GECEKONDULULAR

Sayı 4, Ekim 2012

Evimiz, Toprağımız ve Oyumuz Yok!

“Bölgede yaşayan altı bin gecekondu sakininin örgütlenip, yıkıma karşı çıkmasıyla kendini gösteren Abahlali baseMjondolo (gecekondulular) hareketi bugün 30 ayrı yerleşim yerinde onbinlerce insanın katılımıyla, bürokratlardan ve politikaclardan kurtulmuş meclis dışı bir siyasetin, nasıl var olabileceğini doğrudan eyleme, doğrudan demokrasiye ve öz-örgütlülüğe dayanarak gösteriyor.

Güney Afrika’da Durban Kenti’nin banliyölerinden doğan Abahlali baseMjondolo Hareketi (AbM-Gecekondulular) 2005 Mart’ında, evlerinin yıkılmasını istemeyen Kenneth Road halkının, aynı isimli caddeyi trafiğe kapatmasıyla ortaya çıkıyor. Bölgede yaşayan altı bin gecekondu sakininin örgütlenip, bu yıkıma karşı çıkmasıyla kendini gösteren hareket bugün 30 ayrı yerleşim yerinde onbinlerce insanın katılımıyla, bürokratlardan ve politikaclardan kurtulmuş meclis dışı bir siyasetin, nasıl var olabileceğini doğrudan eyleme, öz-örgütlülüğe ve doğrudan demokrasiye dayanarak gösteriyor.

Adından da anlaşılacağı gibi “Gecekondulular Hareketi, G.Afrika’daki metropollerin dışına itilmiş yoksulların barınma hakkı talebiyle ortaya çıkmış bir hareket. Aslında G.Afrika’da barınma sorunu, Beyaz İktidarın bu bölgeyi talan etmek için gelmesi ile başlayan, Apertheid Rejimi ile devam eden ve 1994’te, Güney Afrika’yı “özgürlüğü”ne kavuşturan ANC’nin iktidara gelmesi ile iyice pekişen bir sorun. 1994’de Apertheid Rejimi’nin yıkılması ile barınma hakkı arzularını daha yüksek sesle söylemeye başlayan yoksul halk, yeni hükümetten bu sorunun çözüleceğine dair aldıkları sözlerin karşılığında evlerini başlarına yıkmaya gelen dozerlerle kar şılaşmışlardı.

Aslında, ülkenin yeni-siyah iktidarı, icraatları göz önüne alındığında beyazlardan pek farklı değildi. Irk ayrımı, olanca hızıyla artıyor, yolsuzluklar, sosyal adaletsizlik almış başını gidiyor, bu sömürü ortamında başını kaldırmaya çalışan herkes, yeni iktidarın şiddetinden payına düşeni alıyordu. Bölgede çıkarı olan küresel kapitalistlerin (özellikle maden şirketlerinin) tüm isteklerini geçmişin faşist Ulusal Parti’yi aratmayacak şekilde uygulayan ANC Hükümeti, 2001 yılında UNH’nin (United Nation Habitat) “Metropolleri Temizleme Planı” için pilot bölge olarak, G. Afrika’nın Durban kentini seçmesiyle beraber, bölge halkına verdiği sağlıklı ve yaşanabilir evler sözünü unutup, yoksulların, teneke kutulardan yaptığı derme çatma kulübelerini yıkma kararı almıştı.

Bu koşullar altında kendiliğinden oluşan bir hareket olarak ortaya çıkan AbM, zamanla barınma sorununu aşarak, hayatın tüm alanlarına yayıldı ve sokak satıcılarının örgütlenmesinden büyük seçim boykotlarına kadar, kolektiflerinin bulunduğu her yerde hareket edebilen ve söz söyleyebilen bir yapı haline geldi.

Yıkım planlarının uygulanmaya başladığı ikinci yoğun dönem ise G. Afrika’nın ev sahipliğini yaptığı 2010 Dünya Futbol Şampiyonası hemen öncesine denk geliyordu. 2007 yılında ve 2008’in başlarında, ülkeye gelecek sermayenin ve yabancı turistlerin “steril” bir ortamla karşılaşması için halihazırda devam eden saldırılar arttırılarak, yıkımlara hız verildi. Bir çok şehirde, gecekondu bölgelerindeki derme çatma kulübeler yıkıldı. Gecekonduluların sert direnişleri ile karşılanan yıkımlar bazı bölgelerde engellenebildi ama bir çok bölge Dünya Kupası bahane edilerek talan edilip, küresel kapitalist şirketlere servis edildi. Aslında, bu tip büyük spor organizasyonları “kentsel dönüşüm” için hep bir kılıf olarak kullanılmış, geçtiğimiz senelerde de Olimpiyat Oyunları bahane edilerek Çin’de 1.500.000’a yakın kişi Güney Kore’de ise sadece Seul şehrinde 750.000 kişi yerinden edilmişti

Özgürlük ( S Ü Z L Ü K ) Günü (UnFreedom Day): G. Afrika’nın 1994 yılında, yapılan seçimlerinden sonra ırkçı rejimden kurtuluşunun kutlandığı Özgürlük Günü’ne bir göndermedir. Abahlali baseMjondolo, G. Afrika Topraksızlar Hareketi ve Macambini Tahliye Karşıtı Komite’nin ülkede yoksul insanların hala tutsak olduğunu, dolayısıyla bugünün bir kurtuluş günü değil, bir yas günü olarak anılması gerektiğini anlatmak için beraber düzenlediği bir etkinliktir.

Hareketin gelişmesindeki dönüm noktalarından bir tanesi de, güvencesiz ve yasa dışı bir şekilde çalışan sokak satıcıları hareketi ile birleşip, sokak satıcıları birliğinin kurulmasına ön ayak olmasıdır. AbM’nin bu hareketi, şehrin yoksul bölgelerinde yaşayan insanların çok büyük bir kısmının sokak satıcılığı(% 40), ev işçiliği ve yarı zamanlı işlerde çalışmasına bakılınca son derece doğal geliyor. 2006 yılında gerçekleşen bu birleşme, hareketi barınma hakkı talebinin ötesine taşıyıp aynı zamanda bir tür meslek örgütüne de çevirmiştir. Ayrıca 2008 yılında, zorla yerlerinden edilen Gecekondulular için düzenlenen kampanya sırasında beraber hareket eden G. Afrika Topraksızlar Hareketi ile Abahlali baseMjondolo, kampanya sonrasında, Özgürlükçü Sosyal Hareketlerin koalisyonu diye tanımladıkları ve seçim boykotlarını ve daha bir çok kampanyayı beraber yürütecekleri “Yoksul İnsanlar Birliği”ni kurdular.

Peki ne yapıyor Abahlali baseMjondolo? AbM zorla yerlerinden edilen, edilmek istenen Gecekondulular için çok büyük yankı uyandıran kitlesel eylemler örgütlüyor. Belediye binalarının işgali, yerel meclis toplantılarını basma gibi radikal eylem tarzlarının yanı sıra, yasal alanda da, devleti ve sermayeyi zora sokacak bir çok davaya taraf oluyor.

KwaZulu-Natal Gecekonduların Tasfiyesi ve Yeniden Ortaya Çıkmasını Engelleme Çalışması :Kwazulu Natal eyalet yönetiminin, toprak mülkiyeti ile gecekonduların boşaltılması ve tekrar yapılmasını engellemeyi öngören bir çalışma. Abahlali vaseMjondolo Hareketi, bu saldırıyı bölgesel mahkemeye taşıdı. Bölgesel mahkeme, eyalet yönetimi haklı bulmasının ardından, temyize giden gecekondulular, bu süreçte yaptıkları protestolar ve etkinliklerle geniş halk kesiminin de desteğiyle, devleti ve mahkemeyi baskı altına alarak temyizdeki davayı kazandı ve devletin yoksullara yaptığı bu saldırıyı da püskürtmüş oldu.

Halihazırda varolan gecekondu yerleşimleri kolektifleştirilip daha yaşanabilir hale getiriliyor ya da yerlerinden edilen gecekondu sakinleri, bir zenginin dönümlerce uzanan bir arazisini veya atıl durumdaki devlet arazilerini işgal edip, hemen orada bir yaşam alanı oluşturuyor. Önce, altyapı çalışmalarına başlıyorlar. - çünkü G. Afrika’da, gecekondu bölgelerinde, olanakların kısıtlılığı çerçevesinde kötü ve yetersiz biçimde kurulan elektrik tesisatları yüzünden çıkan yangınlar sonucu bir çok insan yanarak can vermişti.- Sonra evlerini kuruyorlar ardından ortak kreşleri, atölyeleri ve sebze meyve bahçeleri geliyor. Sağlık ocakları, ortak alanlar evler beraberce yapılıp zamanla yaşamaya hazır hale getiriliyor. Ayrıca, hareketin Abahlali vasemjondolo Üniversitesi dedikleri bir de eğitim alanı bulunuyor. Ülkedeki diğer üniversitelerde verilen eğitimin yanı sıra, burayı farklı kılan ise mahallelerdeki altyapı çalışmalarının (elektrik, su …) nasıl yapılacağının ya da polis ve devletin saldırıları ile hukuki olarak nasıl baş edilebileceğinin öğrenilebileceği seminer ve atölye çalışmalarının, güncel siyaset ve felsefe üzerine tartışmaların yapılabileceği bir alan olması.

AbM tüm bunları yaparken de, “farklı bir yol” izliyor. Kurulduğu zamandan bu yana mücadelenin profesyonelleşmesine izin vermeyen hareket, hiçbir siyasi parti ile beraber hareket etmiyor. Bununla birlikte hiçbir kurumdan ya da STK’dan fon almayı kabul etmezken, oy kullanmayı da reddediyor.Öz-örgütlülükle büyüyüp kararlarını doğrudan demokrasi yoluyla alıyor ve hiçbir yerden emir beklemeksizin doğrudan eyleme geçiyor. Hareketin şube ve yerel düzeydeki temsilcilikleri senede bir ve herkese açık yapılan kurullarla belirleniyor. Seçilen temsilciler geri çağırabildiği gibi, temsilciler ve diğer gönüllülere maaş ödenmiyor. Ayrıca bu temsilcilerin yarısının kadın olması gerekiyor. Seçilenler yönetmek için değil demokratik karar alma mekanizmalarının işlemesini sağlamak için görevlendiriliyorlar. Bu ve bunun dışındaki; toplantı ve panellere gönderilen ya da medya organlarında konuşmak için seçilen tüm kişiler sürekli rotasyona tabii tutuluyorlar.

Aslında AbM’nin politikası, bileşenlerinin(bağlı olduğu insanların), günlük yaşamdaki entelektüel ve eylemsel deneyimlerden besleniyor. Bu yüzden de hareketin tüm argümanları tüm gönüllülerce rahatlıkla algılanıp, aynı rahatlıkla hayata geçirebiliyor. Hareketin temelleri iki ana eksen üzerine oturtuluyor. Birincisi, insanların politikası: Bu yoksul insanların, kendi hayatlarını beraberce kurabilecekleri, bir otoriteye ihtiyaç duymaksızın yaşayabilecekleri öngörüsü ve pratiğine dayanıyor . Bir diğeri de, hayatın politikası: Bu ise siyasi partileri, seçimleri, mücadelenin profesyonelleşmesini reddederek öz –örgütlülüğe ve doğrudan demokrasiye dayanan bir mücadele hattı çizmek şeklinde beliriyor.Aslında hareketin kendini tanımlamak için kullandığı “Komünizmi Yaşamak” deyişi burada anlatmaya çalıştığımız şeyi özetliyor.

Kendilerini sömüren ve yok etmeye çalışan sistem karşısında “yaratarak yıkmak” düsturunu benimseyen AbM’nin en etkili eylemlerinden biri seçim boykotu: 2006 genel seçimleri ve yine 2011 yerel seçimlerinde, “Toprağımız, Evimiz Ve Oyumuz Yok” sloganı altında oy kullanmayı reddeden Gecekondulular, bu tavırlarını “Politikacılar ile akademisyenler yoksullar ve yoksulluk hakkında konuşmayı çok severler, ama nedense bu konuşmayı yoksullarla yapmak istemezler. Seçimlerde ise bizim işimiz gidip oy vermek ve biz daha da yoksullaşırken gittikçe zenginleşen ve hakkımızda konuşmaya devam eden zenginleri izlemek oluyor.” diyerek açıklıyorlar.

Tabi ki, devlet polis ve sermaye kendilerini tehdit eden böylesine güçlü bir direniş ve yaşam ağının hareket alanını kısıtlamak için elinden geleni ardına koymuyor. Hareketin miladı olan Kenneth Road Blokajı’ndan bu yana; gözaltılar, infazlar, yıkımlar ve çeteler aracılığıyla yapılan saldırılar ile Gecekondulular yıldırılmaya çalışılıyordu. Bu yıldırma politikalarının bir parçası olarak, hareketin yerleşim yerlerine, ağır silahlar ve helikopterlerle girerek, silahsız insanlara saldırmak konusunda bir çekincesi olmayan iktidar, 2006 yılında, eyalet yetkilisi Michael Suthcliffe aracılığıyla AbM’nin yaptığı yapacağı tüm eylemleri yasaklamış, fakat yasağı uzun süre devam ettirememişti.

2009 yılında Durban kentindeki, AbM’nin Kenneth Road yerleşimine yaklaşık 40 kişilik bir grup ellerinde silahlar ve bıçaklarla girerek AbM’nin gençlik toplantısına saldırdı. Saldırganlar ırkçı ve ANC lehine sloganlar atıyorlardı. Saldırıda, iktidarın çetesine mensup 2 kişi ve AbM’den 4 kişi olmak üzere 6 kişi hayatını kaybetmişti. Saldırıdan sonra hükümet ve polis AbM’nin üzerine giderken, hareket yaptığı açıklamada “Sizin de bildiğiniz gibi dün gece silah ve bıçaklarla bize saldıran kişilerden 2‘si öldü ama bu bir meşru müdafadır” dedi. Fakat saldırının, KwaZulu-Natal Gecekonduların Tasfiyesi Ve Yeniden Ortaya Çıkmasını Engelleme Planı’nı engelleyen AbM’ye karşı polisin ve devletin yaptığı bir misilleme olduğu açıktı.

Tüm bunlara bakıldığında, hayatlarımıza ve ilişkilerimize adeta bir kanser hücresi gibi bulaşmış olan kapitalizm musibetine karşı, G.Afrika’nın banliyölerinde yaşam mücadelesi veren AbM, meclise bel bağlamadan, “Sorumluluklu Kapitalizm”in projelerini reddederek, ondan fonlanmadan, doğrudan eyleme ve öz-örgütlülüğe dayalı bir mücadeleyi örgütlüyor ve bu doğrultuda bir yaşam ağı kuruyor. Tıpkı Chiapas’ta yeni bir dünya yaratmak için beraber eyleyen Zapatist köylüler gibi ya da Yunanistan’da fabrikaları ve hastaneleri kolektifleştirerek patronları ve bürokratları kapı dışarı eden işçiler gibi...

Meydan Gazetesi Sayı 4, Ekim 2012

Paylaşın