ÇEMBER KAPANlRSA ÇIKIŞ YOK

Sayı 40, Eylül 2017

Dave Eggers’ın 2013 yılında yayınlanan, 2016’da Türkçe’ye çevrilen ve geçtiğimiz aylarda beyaz perdeye aynı isimle uyarlanan romanı “Çember” John Steinbeck’in yukarıdaki sözleriyle başlar. Sosyal medya bağımlılığından yola çıkılarak kurgulanan distopya romanı, internet çağının 1984’ü olarak nitelendirilmiştir.

24 yaşındaki Mae Holland isimli kadın, sıkıcı bir kamu kuruluşundaki işinin ardından dünyanın en güçlü teknoloji şirketi olan Çember’de iş bulur. Devasa bir alan kaplayan şirket kampüsü ve 10 binden fazla çalışanının yanı sıra kütüphaneleri, yemek salonları, hastaneleri, teknolojik donanımı, çalışma birimleri, spor-eğlence-sosyalleşme alanlarıyla bir şirketin ötesindedir; herkesin çalışmak istediği Çember, Mae’yi kısa zamanda etkiler.

Sosyal ağlara katılmanın -zorunlu olmadığı söylense de- zorunlu olması, her hareketinin izlendiğini ve denetim altında olduğunu bilmek Mae için başta rahatsız edici görünse de; bu parıltılı dünya, rahatsızlığını görmezden gelmesini sağlar zamanla, kurallara uymaya başlar.

İlk bakışta günümüzün dev teknoloji şirketlerinin ve popüler uygulamalarının tek şirkette toplanmış hali gibi görünür: Twitter, Facebook, Google, Youtube, Apple, Samsung, aklınıza ne geliyorsa… İnternet aramalarının %90’ı Çember’in uygulamalarıyla yapılır, sosyal medya uygulaması olan GerçekSen, yine toplumun %90’ından fazlası tarafından kullanılmaktadır. Kolay ulaşılabilir ve yenilikçi elektronik ürünler tasarlayıp piyasaya süren Çember’in ilginç bir felsefesi var: “Sırlar yalanlardır. Paylaşmak değer vermektir. Mahremiyet hırsızlıktır.”

DeğişimiGör Kameraları ve Şeffaflaşma

Öyle hizmetler ve ürünler tasarlarlar ki, toplum günden güne gönüllü olarak Çember’in parçası haline gelmektedir. Çember’in kurucusu olan Üç Akıllı Adam’ın en büyük projesi, dünyada olan biten her şeyi herkesini izlemesini sağlayan misket büyüklüğündeki “DeğişimiGör” kameralarıyla donatmak ve şeffaflaşmayı sağlamaktır. Herkesin her bilgiye sahip olma hakkı vardır ve bunun ancak DeğişimiGör kameralarıyla sağlanabileceği savunulur. Şeffaflığı savunan çemberin aslında şeffaf olmadığına dair itiraz edenler ise hızlıca susturulmaktadır; ya o kişinin sabıkası olduğu ortaya çıkar ya da sapık olduğu… Bir şey gizlemiyorsanız niye şeffaflaşmayasınız ki?

Şirkette giderek yükselmekte olan Mae, DeğişimiGör kamerasını üzerinde taşıyarak şeffaflaşan ilk denek olmayı kabul eder, yıldızı daha da parlar; Çember’in yüzü olmuştur, milyonlar onun kamerasını izler. Kazandığı popülerlikle başı döner, tanıştığı gizemli şirket çalışanının ve eski erkek arkadaşının çember kapandığında şirketin herkesi kontrol edebildiği totaliter bir sistem kurulmasının kaçınılmaz olacağı yönündeki itirazlarını umursamaz.

Gönüllülükle, Hatta Tutkuyla Kabul Edilen Faşizm

Çember’de toplumun normalde kabullenemeyeceği faşizm uygulamaları, toplumun korkularından, kaygılarından, arzularından yararlanılarak meşrulaştırılmaktadır. Örneğin hepimiz çocukların kaçırılması ve istismarının son bulmasını isteriz. Bunun için Çember’in yarattığı çözüm, çocukların kemiklerine yerleştirilecek birer mikroçiptir. Böylece kimse hiçbir çocuğu kaçırarak istismar edemeyecek, çocuğun yeri hemen tespit edilebilecektir. Mesele bu kadar basit ve Çember’in kurucuları olan Üç Akıllı Adam iyi niyet timsali midir, elbette hayır. Çember bu teknolojiyi aslında şöyle geliştirmiştir: “Her bireyin her an nerede olduğunu bilecek bir teknolojiye ihtiyacımız var, bunu nasıl meşrulaştırabiliriz?” Çocuk istismarının önlenmesi gerekçesiyle bütün toplum çiplenmeyi kabul edecektir. Kulağa korkunç gelse de, oldukça gerçekçidir.

Demoksiyatif: Senin Sesin ve Senin İnisiyatifinle Yürüyen Demokrasi!

Çemberin tamamlanarak kapanmasına yaklaşılmaktadır. Bu tamamlanma aslında katılınan yeni sosyal ağlar ve tüketilen ürün katmanlarıyla özgürlüğün yavaş yavaş esarete dönüşmesidir. Mahremiyetin hırsızlık olarak tanımlanmasıyla kameraların her şeyi kaydetmesi, bulutun bireylerin her online hareketini yedeklemesi, birilerinin herkesi gözetlemesi…

Mae’nin bir toplantıda yaptığı öneriyle geliştirilen Demoksiyatif uygulamasıyla, aklımıza gelebilecek her toplumsal düzenlemenin Çember üzerinden anket yapılarak oylanması öngörülüyor. Kimse oy kullanmak için seçim sandıklarına gitmeyecek örneğin, Demoksiyatif’le oy kullanacak. İşyerindeki tuvaletlerin cinsiyetsiz olup olmamasına, akşam yemeğinde ne yenileceğine yine Demoksiyatif üzerinden karar verilecek. Bu anketlerden birine dahi katılmayan bireyin Çember hesabı bloke edilecek. Bütün sosyal ilişkilerin Çember üzerinden yürütüldüğü bir dünyada bu, sosyal tecrit anlamına gelecek.

Mae bu öneriyle çemberi tamamlamış, Çember’in yaşamın her alanını kontrol altına almasını sağlamıştır.

Peki Ya Gerçek Yaşamda?

MOBESE kameraları nasıl girdi yaşamlarımıza? Yaşadığımız topraklarda 2006 yılında bütün haber bültenlerinde bir ortaklık vardı; gasp-kapkaç-hırsızlık, sokak saldırıları. 2007 yılında 81 ile MOBESE kameraları takılana dek sürdü bu haberler. Normal şartlar altında gözetleme, fişleme, her anımızı kaydetme gibi işlevleri olan MOBESE’ye toplum, bu altyapı çalışmasıyla alıştırıldı, sokaklarda güven içinde yürüyebilmemiz için ihtiyacımız olan şey MOBESE’ymiş gibi gösterildi.

Peki uçak yolculuklarında kabine 1 litreden fazla sıvı taşınmamasının (O da 100’er ml’lik kaplarda taşınabilir ancak) nedenini hiç merak ettiniz mi? Lars Fr. H. Svendsen, Korkunun Felsefesi adlı kitabında anlatır, yanımızda dolu hali 150 ml alan yarısı boş bir şampuan şişesiyle güvenlik kontrolünden neden geçemediğimizi, uçağa binemediğimizi. Bu düzenlemeler, 2006 sonbaharında Londra’da ortaya çıkarılan, uçakları havaya uçurmak için sıvı patlayıcı kullanmayı tasarlayan “terörist” planların sonucudur. Yani her yıl milyonlarca yolcuyu kısıtlayan yasağın gerekçesi, vuku bulmamış bir terör saldırısıyla teorize edilmiştir. Bu, korku ya da kaygıyla gerekçelendirilen yasakların, eylem alanımızı biçimlendirmede nasıl kullanıldığına dair pek çok örnekten sadece biridir.

Çember Hepimizi İçine Alarak Kapanıyor ve Kaçacak Yer Bırakmıyor.

Eggers’ın kitabında ve kitaptan uyarlanan filmde, klasik distopyaların aksine, sistemle ona karşı çıkan ana karakter arasındaki mücadele anlatılmıyor. Mae’nin sistemle mücadele ya da yıkmak gibi kaygıları yok. Çember’e dahil oluşu, sistemin kölesi haline gelişi ve propagandasını yapmaya başlaması anlatılıyor. İyi bir kariyer hedefiyle girdiği Çember’de sisteme en mühim taşları döşeyen kişilerden, faşizmin kurucularından biri olmayı gönüllülükle yapıyor. Çember’i tamamlıyor.

Gelecekten ziyade günümüzün distopyasını, gidişatın nerelere varabileceğini anlatan Çember, farkında olarak ya da olmayarak parçası haline getirilmeye çalışıldığımız faşizmi yüzümüze vuruyor. Söylemek istedikleri, görmezden gelinemeyecek kadar vurucu:

“Çember kapanırsa çıkış yok!”

Mercan Doğan

Meydan Gazetesi Sayı 40, Eylül 2017

Paylaşın