Kavga Edenler Kaybetmez Heather Heyer Yaşayacak

Sayı 40, Eylül 2017

IWW (Dünya Endüstri İşçileri Sendikası) üyesi Heather Heyer’in yaşamını yitirdiği, dokuz eylemcinin yaralandığı Charlotsville saldırısının üzerinden bir ay geçti. Heyer’in iş arkadaşı Marissa Blair; olaydan sonra verdiği bir röportajda şöyle söylüyordu: “İnandıkları uğruna kavga etmekten asla çekinmedi ve bu doğrular için kavga ederken öldü.” Yaşadığımız coğrafyada yıllardır şiddetin hemen her tasvirine tanık olduk. Dünyanın farklı yerlerinde, bizler gibi yaşayan ve bizler gibi mücadele eden birçok devrimci için paylaşılan bu acılar bugün daha çok ortaklaşmaya başladı.

Bu ortaklaşmanın odak noktasında, son dönemde dünya genelinde yükselişe geçen “yeni sağ” ve bunun ABD’ye yansıması olan Donald Trump iktidarı yer alıyor. Yalnızca Trump’un seçildiği gün olan 9 Kasım 2016’da 227, sonraki 10 günde ise toplam 867 nefret saldırısı gerçekleşti. Bu saldırıların 315’i göçmenlere, 221’i siyahlara, 112’si müslümanlara ve 109’u ise LGBTİ bireylere yönelikti.

Trump iktidarıyla yükselişe geçen saldırıların yanında gerçekleştirilen birçok anayasal düzenlemeyle bu saldırıların politik hattı da çizildi. Çocuk ve genç göçmenlere yasal statüler tanıyan ve kamuoyunda “Hayalciler” olarak bilinen DACA programı iptal edildi. Göçmenleri sınır dışı etmeyen şehir yerel yönetimlerinin (New York, Los Angeles ve Chicago, Austin, Oklahoma City vs. gibi) bütçeleri kesintiye uğradı. Kızılderililerin yaşam alanlarını yok etme üzerine kurulacak ve eylemler sonucu durdurulan “Keystone XL” ve “Dakota” boru hattı projeleri tekrar başlatıldı. Trump, devletin bu ırkçı ve göçmen karşıtı uygulamalarını, daha önceki iktidarların ikiyüzlü politik doğruculuğunun aksine, aymaz bir göçmen karşıtlığı ve ırkçı söylemle destekledi ve böylece Charlotsville’deki saldırıya zemin hazırlayan faşist ve ırkçı mobilizasyon tamamlanmış oldu.

Heyer’in ve birçoklarının uğruna yaşamını yitirdiği bu kavganın kökleri ise Amerika kıtasının Avrupalılar tarafından işgal edildiği yıllara dek uzanıyor. Heyer’in sembolize ettiği değerler, bugün çeşitli projelerle işgal edilmeye çalışılan topraklarını savunmak için direnişe geçen Kızılderili yerlilerin değerleridir.

1800’lerin başı, 50 yıl içinde 200.000 insanı zincirlerinden kurtaracak kölecilik karşıtı hareketin temellerinin atıldığı yıllar. 1811 yılında New Orleans yakınlarında, 1822’de Güney Carolina’da ve 1831’de de bugün Heyer’in katledildiği yer olan Virginia’da en büyük köle ayaklanmalarından biri gerçekleşir. Nat Turner isimli siyah bir kölenin etrafında birleşen 70 köle, güneş tutulmasıyla (ya da siyah adamın güneşe oturması sonrasında) ayaklanarak kapı kapı gezip köleleri özgür bırakmaya başlar. Bu isyandan sonra Nat Turner ve 55 köle kadın, erkek, yetişkin, çocuk demeden vahşice katledilir. Katliamın ardından bu eylemlerle kölelerin güvenli bölgelere kaçabilmesi için beyazların da içinde bulunduğu bir ağ kurulmuş olur. Heyer’in değerleri Turner ve binlerce isimsiz köle isyancının değerleridir.

Bu yüzyılın sonu tarih kitaplarında kölelikten kurtuluşun zaferi olarak görülürken, ezilenlerin zihnine köleliğin kabuk değiştirmesi olarak kazındı. Dün beyaz efendinin köleleri, bugün beyaz patronun işçileri haline gelmişti. Bu mücadelenin ateşi de ilk kez Haymarket Meydanı’nda yakıldı. “Günde 8 saat” diyerek fabrikalarda iş bırakan, devlete ve silahlı çetelerine karşı mücadeleyi büyütenler katil McCormick Harvester Şirketi’nin kapısı önünde direnişe geçti. Grev kırıcıları ve polisin saldırısını protesto etmek için ertesi gün Haymarket’te toplanan binlerce işçi “Hep beraber olursak, biz kazanırız.” diyordu. Eylemcilere polisin saldırdığı sıralarda, polislerin arasına atılan bir bomba bahane edilerek 7 anarşist işçi katledildi.

Son günlerde Amerika’nın gündemini işgal eden anti-faşist direniş, dün ile bugünü buluşturan bağları bize gösterir. Heather Heyer ve binlercesinin mücadelesi onların mücadelesidir!

Zeynel Çuhadar

Meydan Gazetesi Sayı 40, Eylül 2017

Paylaşın