Başdeliler

Sayı 43, Şubat 2018

“Adamı Zorla Deli Ederler” isimli öyküsünde Aziz Nesin, şimdiki başkanlarından "deli olduğu için" memnun olmadığı anlaşılan bir grubun, yeni bir başkan seçmeye çalışmasını anlatmaktadır. Ama dikkatli olmak istemektedirler, çünkü işi aceleye getirip yeni bir deliyi daha başlarına getirmeye hiç niyetleri yoktur!

Ne yapsalar ne etseler deli olmayan birisini bulamamaktadırlar. Aslında buldukları insanlar gayet akıllıdır. Ancak kim makama gelse, daha doğrusu buradaki adamlar kimi makama getirse, o kişi delirmektedir. Makama getirecekleri adam hem deli olmayacaktır hem makama geldikten sonra da delirmeyecektir. Makamda mı sorun vardır yoksa? Hayır, onlara göre makama getirdikleri bütün insanlar delidir ama deliliklerini göstermeye fırsat bulamamıştır. Bu sorunu çözüverdikten sonra makama getirecekleri adamı da bulurlar: Rasim Bey. Rasim Bey deli olmasa da yine bir sorun vardır. Rasim Bey’in bu görevi kabul etmeyeceğini düşünmektedirler. Buna rağmen Rasim Bey’e gidip ikna etmeye karar verirler.

Rasim Bey başta tekliflerini kabul etmez. Ama ısrarlarına dayanamaz. Bir şartla tekliflerini kabul eder: Kimse ona dalkavukluk etmeyecektir. Rasim Bey, onu baştan çıkarmayacaklarına dair söz alınca makama geçmeye karar verir.

Başkan olmasının sabahında evine 50’den fazla tebrik telgrafı gelir. Bir tanesini okumaya çalışır ama saygı ifadelerine dayanamayıp bırakır, kalanları da okumaz. Kendisini başkanlığa iknaya gelen adamlar da dahil herkes, etrafında -deyim yerindeyse- kul köle olur. Yollarına halı sermelerden, onun için kurban kesmelerden, alkışlardan, karşılama törenlerinden işine başlayamaz. Ertesi gün yerel gazetelerde boy boy fotoğrafları ve Rasim Bey’in çalışkanlığını öven yazılar vardır.

Bir yıl geçmeden o da delirir. Yine aynı adamlar başlar toplantıya, başkanlarının deliliğinden şikayet etmektedirler. 30 yıldan beri tanıdıkları, zar zor makama gelmeye ikna ettikleri adam da delirmiştir. Sonunda bir deli raporu alıp tımarhaneye götürmeye ve hiç olmazsa bu sefer aklı başında birisini seçmeye karar verirler.

Anlaşılan makam yani iktidar büyülüdür. Bu makama kim gelse ya delidir ya da makama geldikten sonra delirecektir. Bu hikayedeki gibi iktidarın yanında getirdiği yozlaştırıcı etki, ne kadar çabalarsa çabalasın insanı delirtmektedir. Tarihi örneklere baktığımızda da durum böyledir. Biraz farkla tabi. Bu fark da iktidara gelen kişinin, iktidarı kaybetme korkusu sonucu delice işler yapmış olmasıdır.

Tüm dünyada Büyük Petro olarak bilinen zamanın Rus çarına bu topraklarda nedendir bilinmez Deli Petro denilmesi de (en akıllıca açıklama tahta geçmeden önce tahttaki abisinin kendisini öldürteceğinden korktuğu için sinirlerinin harap olması) tartışmayı ilginç ve girift yapan durumlardan biri.

Zaman içinde prens, hükümdar, kral, padişah vs. isimleri değişse de, değişmeyen temel şeylerden birisi “tahtı kaybetme korkusu”nun, “taht”ın onları delirttiğiydi.

Örneğin XVI. yüzyılda İsveç Kralı olan XIV. Eric’te tahta geçmesiyle birlikte “zihinsel bozukluklar” gözlenmeye başlandı. Sürekli olarak tahttan indirileceği korkusu yaşayan XIV. Eric, tarihe “Sture Cinayetleri” olarak geçen cinayetler sonucu tahtta hak iddia eden birkaç kişiyi idam ettirdi. Üstelik birisini kendi elleriyle bıçakladı. İddialara göre, XIV. Eric’in deliliği öyle bir raddeye varmıştı ki kendisine bakarak fısıldaşıp güldüğünü düşündüğü saray çalışanlarını dahi öldürtmüştü.

Dönemin siyasi iktidarının ideolojisine göre dahi olarak sıfatlandırılsa da II. Abdülhamit’in özellikle sansür ve yasaklar konusunda koyduğu kurallar kimilerince “delice” olarak değerlendirilmektedir. Oturduğu sarayın kastedilmesini engellemek için “yıldız” ve kendisinin burnu kastedileceğini düşündüğü için “burun” kelimesini dahi sansürletmeye/yasaklatmaya kalkan II. Abdülhamit’in yasaklattığı diğer bazı kelimeler şu şekildeydi: “Suikast, dinamit, Kanun-u Esasi, istibdat, hürriyet, beynelmilel, veliaht…”

Geçmişten son örneği bu topraklardan vererek bitirelim: “Deli İbrahim”. Büyük Petro gibi o da hükümdar olan abisinin kendisi için yollayacağı cellatları beklemekten olsa gerek onun da sinirleri bir hayli harap olmuştu. Ancak İbrahim, -3 kardeşini öldürten- abisi 4. Murat’ın ölümü üzerine “zorla” tahta geçti. Zorla tahta geçti çünkü abisinin öldüğüne inanmadığından öldürülmek için kendisine oyun kurulduğunu düşünmüştü. Abisinin cansız bedenini görünce ancak ikna olabildi. Ancak o da tahtı kaybetmekle kafayı bozmuştu. Bu korkusu yüzünden vezirini öldürttü. Askeri alanda nam salmaya başlayan paşasını da rakip hiziplerin kışkırtması sonucu öldürtmesi, kendisine deli denmesine neden oldu.

Yönetimindeki deliliklerin ve devletin iyiden iyiye yoksullaşması sonucu devlet erkanının da çıkarları tehlikeye girince bir müftü fetvası aracılığıyla tahttan indirildi. Bir odaya kapatıldı. Başka taht kavgalarına yol açılmasına neden olmasının engellenmesi için de öldürüldü.

İktidarın getirmiş olduğu yozlaşma olsun başkanlığın elinden olma korkusu olsun bir örnek de şu an karşımızda: ABD Başkanı Donald Trump. “İlk denememde ABD Başkanı oldum. Sanırım bu akıllı değil dahi sınıfına girer.” Bu sözler Trump’a ait. Geçtiğimiz ay çıkan bir haberde Trump’ın bir gününün nasıl geçtiği anlatılıp sabah saatlerinde 3 saat boyunca televizyon izleyip Twitter’da “takıldığından” bahsediliyordu.

Trump’ın attığı tweetlerin, aldığı bazı politik kararların ve toplum içindeki davranışlarının tuhaf olduğu dile getirildi ve sıklıkla Trump’ın akıl sağlığının yerinde olmadığına, “deliliğine” vurgu yapıldı. Öyle ki kendi Dışişleri Bakanı Tillerson dahi kendini “Trump’ın akıl sağlığı yerinde” diyerek açıklama yapmak zorunda hissetti. Aynı bakanla aylar önce Trump bir tartışmada karşı karşıya gelmiş, Dışişleri Bakanı Tillerson’ın kendisi için “moron” dediği şeklindeki iddiaları yanıtlayan Donald Trump, “Bunun yalan haber olduğunu düşünüyorum. Ancak eğer dediyse bir IQ testi yapmamız gerekecek. O zaman kimin kazanacağını görürsünüz.” ifadelerini kullanmıştı.

Tillerson’ın istifa edeceği söylentileri dolaşadursun, şimdiye kadar Trump’a yakın -ulusal güvenlik danışmanı dahil- birçok isim bir şekilde görevden alındı veya istifa etti. Rusya konusu bağlamında vatan hainliği olsun, Kuzey Kore tartışmalarında attığı “delice” tweetler olsun, 4 yılını dahi tamamlamadan Trump’ın başkanlıktan indirilip indirilmeyeceği sorusu cevabını bulabilecek mi bilmiyoruz. Ancak cevabını, Trump’ın deli olmasının ilanıyla bulması, işten bile değil.

Gökhan Soysal

Meydan Gazetesi Sayı 43, Şubat 2018

Paylaşın