Direniş Ankara Yolunda

Sayı 46, Ekim 2018

Zeytinburnu Belediyesi’nde taşeron işçi olarak çalışırken “güvenlik soruşturması” kapsamında işinden atılan Kenan Güngördü, 180 günü aşkın bir süredir direniyor. Meydan Gazetesi olarak “güvenlik soruşturmaları” ile işten atmaların gündemde olduğu bir dönemde Kenan Güngördü ile direnişini, yaşadığı zorlukları ve bundan sonra sürecin nasıl ilerleyeceğini konuştuk.

Meydan Gazetesi: 2 Nisan’da Zeytinburnu Belediyesi’nden, arkadaşlarınızla beraber işten çıkarıldınız. Bu süreçten bahseder misiniz ?

Kenan Güngördü: Ben 21 yıllık bir işçiyim. 3 yıl 3 aydır Zeytinburnu Belediyesi’nde çalışıyorken bir gün, mesai bitimine beş dakika kala 11 kişilik bir KHK listesinde ismimi gördüm ve işten çıkarıldım. İşten çıkarılma sebebimi defalarca sordum; yalnızca KHK ile ilgili olduğunu, polis soruşturmasını geçemediğimi söylediler. Oysa bir önceki polis arşiv soruşturmasında “başarılı” listesindeydim. Fakat bir anda, soruşturmaların bitmediği bahanesiyle işten çıkarıldım. Konuyla ilgili gizlilik kararı olduğu ve açıklama yapanlara da 3 ile 5 yıl arasında hapis cezası verilebileceği söylenerek bana hiçbir bilgi verilmedi. Tabii sadece ben değil onbinlerce insan, hiçbir bilgi verilmeden güvenlik soruşturmasını geçemediği bahane edilerek işten çıkarıldılar.

Direnişe tek başına başladın Kenan. Bunun zorlukları nelerdi, nelerle karşılaştın?

İhraç edildiğim günün ertesinde, bilgi almak için elimden geleni yaptım, belediye başkanıyla görüşme taleplerim oldu fakat başarısız oldum. Bir hafta sonra belediye önünde oturma eylemimi başlattım. Tek başına başlamamın zorlukları oldu. Sonuçta belediye AKP’nin ve zaten yasadışı örgüt üyesi diye yaftalanan bir işçiyim onların tabiriyle. Kaldı ki ben Zeytinburnu’nda etkili bir işçiyim, öncesinde iki defa muhtarlık adaylığım var, oradaki işçi örgütlenmelerinde de faaldim ve aynı zamanda evde sağlık hizmeti verdiğimiz için kapısını çalmadığımız, tanışmadığımız aile yok gibiydi. Bu yüzden eylemimi başlattıktan sonra birçok insan yanıma geldi, çünkü beni tanıyorlardı ve eylemimin meşru olduğunu biliyorlardı. Fakat faşist saldırılar da oldu, çünkü belediye hedef göstermişti. İki defa faşist saldırıya uğradım ve ardından telefonla tehditler aldım. Bu tehdit telefonlarının artmasının ardından İHD’de “başıma bir şey gelmesi durumunda sorumlusu Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ve ekibidir” diye basın açıklaması düzenledim. Bu açıklamanın ardından saldırılar ve aramalar bitti, bugün direnişte 161. günüm.

Direnişin başladığı günden bugüne belediyenin tavrında herhangi bir değişiklik oldu mu? Hukuki mücadeleni de sürdürüyor musun?

Evet sürüyor, zaten ben bir dava açtım ve kazandım. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararından sonra belediyeye beni tekrar işe almaları için başvurdum, fakat başlatmadılar. Bunun üzerine ben de eylemimde “mahkeme kararını uygulayın” söylemini yükselttim. Galatasaray Lisesi önündeki eylem sonrası beni arayarak işe başlatacaklarını söylediler. Gittiğimde bunun da bir oyalama taktiği olduğunu gördüm. Bu kez “personel ihtiyacımız yok” diyerek işime son verdiler. Yani onlar çağırdıktan sonra da ben hiç işe başlamadan işten çıkarılmış oldum. İki saat sonra da yürütmeyi durdurma kararını kaldıran kararı getirdiler, yani her şey planlanmıştı zaten. Kaldı ki bunlar yaşanırken OHAL de kaldırılmıştı. Fakat mücadelemi hem direniş alanında hem de hukuki anlamda sürdürüyorum. Belediyede çalışan diğer işçi arkadaşlarımın benimle konuşması yasaklandı, işten atılmakla tehdit edildiler. Fakat ben mücadelemi sürdürmeseydim birçok işçi daha atılacaktı.

Son süreçte güvenlik soruşturması nedeniyle birçok işçi atılıyor, bunun yanında bazı direnişler de oluyor. Sizler de KHK’lılar gibi bir araya gelmeyi düşünüyor musunuz?

Direnişime devam ederken evde hastam olduğundan dolayı bazı sıkıntılar da yaşıyorum. Mesela oturma eylemimi her gün gerçekleştiremiyorum. Bu arada diğer işçilerle de iletişimimi sürdürüyorum. İşten çıkarıldığım süreçte İstanbul’da 6000 işçi işten çıkarıldı. Daha sonra adli suçlardan dolayı atılanlar geri alındılar fakat biz muhalif işçiler hala alınmadık. Artık bizim ekonomik açıdan da kalmadı tahammülümüz. Ya çalışacağız ya da öleceğiz. Zaten KHK’larla amaçlanan, atılanların sigortalı olarak çalışamaması, ülkeyi terk edememesi. Yani devlet “gidemezsiniz de çalışamazsınız da, sadece ölün” diyor. Fakat bizler ölmemek için mücadele edeceğiz, örgütleneceğiz ve kazanacağız.

Önümüzdeki süreçte Ankara’ya yürüyeceksin, bundan da bahseder misin?

Direnişe başladığımdan beri gerek tek başıma gerekse işten atılan arkadaşlarımla beraber eylemler yaptım. Sesimi duyurmaya çalışıyorum. Bunun için en son İstanbul’dan Ankara’ya yürümeye karar verdim. Meclis 1 Ekim’de açılıyor. Bunun için Zeytinburnu Belediyesi önünde bir basın açıklaması yapıp Ankara’ya yürüyüşümü başlatacağım.

Son olarak eklemek istediğin, KHK’yla atılan işçilere söylemek istediklerin nelerdir?

Başlatacağım Ankara yürüyüşü umuttur. Dolayısıyla işinden çıkarılan bütün emekçilere çağrımdır, gelin hep beraber Ankara’ya yürüyelim. Eğer ben haklıyım diyorsanız, sizi Ankara yürüyüşüne çağırıyorum. Ya öleceğiz ya da son nefesimize kadar mücadele edeceğiz. Ben son nefesime kadar mücadele edeceğim.

Meydan Gazetesi olarak senin ve senin gibi direnen tüm işçilerin mücadelesini selamlıyoruz.

Meydan Gazetesi Sayı 46, Ekim 2018

Paylaşın