Doğa ve İnsan Üzerine Anarşist Çözümlemelerle Dolu Bir Kitap: Antropoloji, Ekoloji ve Anarşizm

Sayı 46, Ekim 2018

Antropoloji ve anarşizm arasında pek çok bakımdan bir birleşme eğilimi vardır. İnsan kültürünü inceleyen bir araştırma dalı olarak antropoloji geniş bir konu yelpazesine ve çeşitli bakış açılarına sahip olmasıyla birlikte, tarihsel açıdan daima devlet öncesi toplumlara odaklanmıştır.

Son dönemde anarşizm üzerine basılan kitaplarda bir artış söz konusu. Basılan kitapların içeriği incelendiğinde, özellikle toplumsal ekoloji üzerine yazılan anarşist kitaplar ve farklı disiplinler ile anarşizmin etkileşimini inceleyen yayınlar dikkat çekiyor. Geçtiğimiz aylarda basılan "Antropoloji, Ekoloji ve Anarşizm" ise bu iki konuyu aynı kitapta birleştiriyor.

Londra Üniversitesi Antropoloji bölümü profesörü Brian Morris’in kendi alanı dahilinde gerçekleştirdiği din antropolojisi, etnobotanik, etnozooloji ve herbalizm üzerine çalışmalarının yanında toplumsal ekoloji ve anarşizm üzerine de çeşitli çalışmaları mevcut. Türkçe'ye ilk olarak “Din Üzerine Antropolojik İncelemeler” isimli kitabıyla kazandırılan Morris’in Hümanist Ekolojinin Kılavuzları, Hayvanların Gücü, Bakunin: Özgürlüğün Felsefesi, Ekoloji ve Anarşizm, Kropotkin: Topluluğun Politikaları gibi henüz çevrilmemiş kitapları da bulunuyor.

Yazımızda konu edindiğimiz yeni kitabı, bir yandan antropoloji üzerine bugüne kadar söylenmiş pek çok farklı yaklaşım hakkında yorumlar getirirken diğer yandan görece yeni denilebilecek anarşist bir yaklaşımın temel metinlerini sunuyor.

Morris’in kitabı seçme yazıların bir araya gelmesiyle oluşturulmuş. Zaman içerisinde farklı dergi ve makale toplamalarında yer verilen bu yazılar, kitap içerisinde bir sınıflandırılmaya sokulmamış ama kitaba adını da veren üç başlık altında toplanabileceğini söyleyebiliriz.

Antropolojiye Anarşist Bir Yaklaşım

İlk kısımda yoğunluklu olarak antropoloji ve antropolojiye getirilen post-modernist eleştirilere dair görüşlerini belirten yazar, bu alanın post-modernizmle sorunlu bir ilişki içerisinde olduğunu düşünüyor. Post-modernist akımların sosyal bilimler içerisindeki yıpratıcı konumu, bizim gibi birçokları için son dönemlerin önemli tartışma konularından. Aynı şekilde Morris’e göre antropoloji, özü itibariyle ilk insan topluluklarının dış bir göz tarafından izlenmesi ve araştırılması üzerine kurulu bir bilgi alanı olduğundan dolayı alana dair araştırmalar yapılmasının sorgulanıyor oluşu, Morris için antropolojinin anlamını yitirmesi ve varoluşunun gereksizleşmesi demek. Ancak Morris, antropolojinin sadece kurtarılması gereken bir araştırma alanı değil toplumsal mücadelelere destek olabilecek, insanın kendisi ve doğayla kurduğu ilişkideki dönüşümün anlamlandırılmasına yardımcı bir araç olarak da kullanılabileceği düşüncesinde. Diğer yandan Morris’e göre zaten “aslında kimse post-modernizmin ne anlama geldiğini bilmiyor”.

Anarşizme Antropolojik Bir Yaklaşım

Morris, antropoloji ve anarşizm arasındaki “birleşme eğilimini” ayrıntılandırıyor. Antropoloji ve anarşizm arasındaki ilişkinin başlangıcının, antropologlar için anarşizmin önem kazanmasıyla değil; alana dair ilk çalışmaların anarşistler tarafından yapılmış oluşuyla ilişkili olduğunu söylüyor. Örneğin, kitapta ilk etnografi eserlerinden biri olarak Elisee Reclus’nün kardeşi Elie Reclus’nün 1903 yılında yayınladığı “Primitive Folk” adlı eseri işaret ediliyor. Aynı şekilde Kropotkin ve Reclus’nün erken dönem coğrafya araştırmalarının, antropolojinin beslendiği temel kaynaklardan biri olduğu ve aralarında A.R. Radcliffle-Brown’ın da olduğu pek çok önemli antropoloğun anarşist ya da sosyalist olduğunu söylüyor. Bu ilişkinin doğal bir ilişki olduğu yorumu, antropolojiye dair yapılacak olan çalışmalarda, anarşizmin etkisini hatırlatmak için önemli bir belirlenim.

Kendini anarşist olarak adlandırmasa da yaptığı çalışmalarla anarşistlere ilham vermiş isimlerden Pierre Clastres’ı da es geçmiyor Morris.

“Anarşistler etnografik metinlerle eleştirel bir diyalog içine girmişler, marksistler ise antropolojiyi genellikle küçümsemişlerdir.”

Simon Springer’ın coğrafya alanında yaptığı gibi, sosyal bilimlerdeki marksist hegemonyanın, çalışılan alana dair dar bir çerçevede ve yer yer devletin, kapitalizmin ağına düşen yorumlar yapıyor olması, çalışma alanlarının kendi öz gelişimleri önünde bir engel.

Anarşizmin klasik düşünürlerinin günümüzde önemini yitirdiği düşüncesine sert bir şekilde karşı çıkan yazar, post-modernist eleştirilerin hepsini tek tek karşılamış. Özellikle “Rudolf Rocker: Nazik Bir Anarşist” isimli yazıda benzer bir durumun Rocker özelinde de işlediğini düşünüyor. Onun “Nasyonalizm ve Kültür” eserinin, milliyetçiliğin kuramcıları tarafından anlamsız bir şekilde görmezden gelindiğini vurguluyor. Yazıda “Bana göre Rocker’a sadece tarihsel bir hatıra olarak bakılmamalıdır, onun radikal dönüşüm isteyen herkes için bir ilham kaynağı olabileceğini göstermeliyiz.” diyor ve Rudolf Rocker’ın eserlerinin tekrar hatırlanması için çaba harcıyor. Diğer yandan Rudolf Rocker’ın, aynı Kropotkin gibi, geçmiş toplumların devletsiz yaşantısını anlamaya çalışırken anarşist düşüncenin önemini vurgulaması sebebiyle de önemli bir isim olduğunu düşünüyor.

Ekolojide Özgün Arayışlar

Kitabın ekolojiye yoğunlaşan kısmında ise Morris, günümüz toplumsal ekoloji mücadelesi için üç büyük isim olduğundan bahsediyor; Murray Bookchin, Lewis Mumford ve René Dubos. Bu isimlerin çizdiği siyasi mücadele hattının dışında bir ekolojinin Budizm gibi dinlerle ilişkilendirilen, kişisel çabalara endeksli, spiritüel bir felsefe olmaktan öteye gitmediğini ama ekoloji mücadelesinin devrimci bir mücadele olarak görülmesi gerektiğini ifade ediyor. Ekoloji mücadelesine hem radikal hem de devrimci bir alternatifin yolu, toplumsal ekolojinin Bookchin gibi Morris gibi tartışma yaratan yazarlarının çabalarından geçiyor kuşkusuz.

Morris için, sunuşunda Bookchin’in de belirttiği gibi derin ekolojiye ve ilkelciliğe yönelik eleştiriler kitabın dert edindiği konuların başında geliyor. Yazar, John Zerzan, Bob Black, John Moore gibi isimler tarafından savunulan düşünceyi, ABD sağının bir uzantısına benzetiyor ve bu akımlar tarafından anarşizmin klasik düşünürlerine yönelik yapılan eleştirileri hakkaniyetsiz buluyor.


Bütün bunların yanında Brian Morris’in, anarşizmi ona yönelik çeşitli saldırılardan korumaya çalışırken bazı yanlış anlamlandırmalara da sürüklediğini gözlemledik. Özellikle bazı post-modernist eleştirilerin anarşizme yönelttiği “iktidarsız bir dünyanın olmadığı” düşüncesini, post-modern söylemlerin anarşist literatürdeki benzerlerini bularak karşılamaya çalışıyor. Bununla uyumlu olarak anarşistlerin iktidarı yok etmeyi değil onu parçalamayı amaçladığını söylüyor. Buna karşın anarşizmin iktidara, mülkiyete ve otoriteye dayalı bütün ilişki biçimlerini ortadan kaldırmayı amaçlayan bir hareket olduğu, Morris’in ilham aldığı anarşist düşünürlerin de dahil olduğu bir toplam tarafından kabul ediliyor. Bu konuya dair asıl çarpıtma, anarşizmin post-modern teorilerle denklenmeye çalışıldığı bazı karma düşünce sistemleri tarafından yapılıyor.

Brian Morris’in bu çalışması, eksikleri ve bazı karmaşıklıkları olmasına rağmen farklı bir çalışma olarak dikkat çekiyor. Antropoloji, Ekoloji ve Anarşizm, daha önce David Greaber’in yazılarından tanıdığımız anarşizm ve antropoloji ilişkisine dair dikkat çekici bir başvuru kaynağı.

Zeynel Çuhadar

Meydan Gazetesi Sayı 46, Ekim 2018

Paylaşın