Açlık, Tutsaklık, Sürgünlük: Göçebe Oyunu

Sayı 47, Kasım 2018

Son günlerde haber ajanslarının gündemine düşen ve artık “sıradanlaşmış” konu başlıklarından biri yine “göçmen krizi” ile ilgiliydi: ABD Başkanı Donald Trump, Honduras’tan göç eden binlerce kişiyi tehdit etti. “Vefakâr Vatansever Operasyonu” adı verilen sınır güvenliği operasyonuyla Texas, Arizona ve California eyaletlerinin sınırına askeri araçlar konuşlandırıldı. Trump “göçmen istilası”nı durdurmaya kararlı...

Bugün dünya, etrafında olan bitenlere ilgisiz herhangi bir insanın dahi üzerine birkaç kelime edebileceği büyük bir sorunla karşı karşıya. Savaş, yoksulluk, kıtlık gibi nedenlerden dolayı her yıl binlerce, milyonlarca insan evlerini terk edip ülkeler arasında yer değiştiriyor. Dünyanın İkinci Dünya Savaşı’ndan beri kayıtlara geçen en yüksek göçmen nüfusu bu. Dile kolay; 68 milyon insan doğduğu yerden, konuştuğu dilden, kültüründen uzak bugün. 68 milyonun yarısını ise çocuklar oluşturuyor...

Kimsenin Bilmediği Yerlerin, Kimsenin İlgilenmediği Hikayeleri

Kamplarda da koşullar eskiyi aratmıyor. Bir yandan ne zaman iade edileceklerini bilmedikleri kamplarda açlık, susuzluk gibi sorunlarla boğuşurken kapısında bekledikleri ülkelerde tepkiyle karşılaşan, diğer yandan başlatmadıkları savaşlara kurban giden milyonlarca insan. Her gün gözaltında, hakaretle, dayakla, cinsel şiddetle, işkenceyle cezalandırılan bu insanlar kimsenin bilmediği yerlerden gelen, kimsenin ilgilenmediği sorunlara sahip oldukları için suçlu. Ya da bilmek ve ilgilenmek istemediği...

Birçok Avrupa ülkesinde ırkçılığın da yükselişe geçmesiyle beraber evleri yakılan, sokaklarda pusular kurulan bu insanların yüzde 52’si 18 yaşının altında gençler ve çocuklardan oluşuyor. Bunca insanın yaşadıkları yeri terk edip kilometrelerce yol uzakta yeni bir yaşam aramaları ise artık birkaç muhalif yönetmenin yeni bir filmine konu edinmesinden öte bir anlam taşımıyor bazılarınca. Bir zamanların yükselen nazizmine karşı göçmenlere kucak açmakla övünenleri şimdi yeni göçmenlerin kanlarını ellerinde taşıyor.

Göçmenler Artıyor, Göç Normalleşiyor

Göçmen sayısı son 20 yılda ikiye katlandı. Şu an mevcut göçmenlerin sayısı pek çok Avrupa ülkesinin nüfusundan fazla. Yani göçmenlerin sayısı her geçen gün artıyor, artık her ülkede karşımıza çıkıyor göçmenler. Onlar artıyor ama arttıkça varlıkları daha fazla görmezden geliniyor. Göçmenler yaşama dahil oluyor ama “yaşam” onları kendi içine dahil etmiyor. Avrupa’da yaklaşık 170.000 çocuk, bir aile üyesi yanında bulunmaksızın yaşamaya devam ediyor, bunların büyük çoğunluğunu göçmenler oluşturuyor. Sayısı 10.000’i bulan çocuğun ise kayıp olduğu tahmin ediliyor.

Bütün bu rakamlar istatistik bir veri, akşam haberlerinin bir parçası olmasının yanında pek çokları için ülke menfaatlerine bir tehdit oluşturuyor. En tehlikelisi de bu belki. Çünkü yazının başında da bahsettiğimiz gibi, devletler göçmenlerin varlığına duyarsız kalmakla yetinmiyor, onları kendi başlattıkları savaşlara girmedikleri, kendi yarattıkları yoksulluğa biat etmedikleri için de suçluyor. Göçmen duyarsızlığının ötesinde göçmen karşıtlığı da yapıyor yani. Milliyetçi, şoven hırslarla harekete geçen örgütler ise devletlerin propagandasını politik stratejileri haline getiriyor. Göçmen karşıtlığı ırkçılığı, ırkçılık ise göçmen karşıtlığını besliyor.

Göçmen Çocuklar İçin Hayatın Anlamı, Göçün Anlamsızlığında

“Çocukluk, insanın boğazına oturan yumru gibidir. Kolay kolay yutulmaz.”

2010 yılında çektiği filmde, Denis Villeneuve Ortadoğu'daki siyasi çekişmeler, göç ve savaş arasında bir ailenin hikayesini anlatıyordu ve böyle konuşturuyordu karakterlerine. Çocukluk kolay geçmez… Eğer Ortadoğuluysan, savaşların ortasındaysan ya da sınırların önünde yaşama tutunmaya çalışıyorsan daha da geçmez.

Birkaç ay önce Viyana’daki bir göçmen kampında, 11 yaşındaki bir çocuğun intiharı düştü ajanslara. Ondan önce de İsveç’te göçmen çocuklar “intihar çağrısı” paylaşmıştı sosyal medyada. Şimdilerde ise Yunanistan’ın Midilli adasında, Moria kampındaki çocuklar arasındaki intihar girişimlerinin arttığı belirtiliyor. Göçmen kamplarındaki durumu takip edenlerin tuttuğu veriler, söz konusu tepkisizliğin artarak sürdüğünü ispat edercesine, göçmen intiharlarında alt sınırın 9 yaşa kadar indiğini işaret ediyor. Göçmen çocuklar, yaşamaya yeni başladıkları yıllarda yaşamaktan vazgeçiyor. Bir çocuk neden intihar eder sorusunu sormadan önce, bir çocuk neden göç eder demek gerekiyor belki de.

Zeynel Çuhadar

Meydan Gazetesi Sayı 47, Kasım 2018

Paylaşın