Karanlıkta Uyananlar

Sayı 47, Kasım 2018

Şu sözü duymayanımız yoktur: “karanlık günlerden geçiyoruz.” Ya bir bakanın ağzından ya bir patronun ya da bir köşe yazarından, mutlaka işitmişizdir. Yalnızca eğitim sisteminde yapılan değişiklikler sonrası ya da döviz kurlarının alıp başını gitmesi ile ilgili de değil, avrupa kupalarından elendiğimizde ya da turizmin bir türlü canlanamamasında da mutlaka bir ilgili ya da yetkili çıkıp bu meşhur cümleyi kullanmıştır. Kimi zaman bu değerlendirmeye katılıyoruzdur. Kimi zaman da katılmıyor, aksini düşünüyoruzdur. Ama son yıllarda bir olay var ki, hiç itirazsız, hiç amasız, gerçekten de “karanlık günlerden geçiyoruz”un resmidir!

Telefonumuzun alarmı ya da kurmalı saatimiz çalar, uyandırır bizi. Güne başlayacağızdır birazdan. Belki hızlı bir kahvaltı, belki açtığımız televizyondan günün ilk gelişmelerini takip, ama mutlaka evdekilerle günaydınlaşma. Bizim gibi işe ya da okula gitmek için erken kalkanlara iyi sabahlar, günaydın demek içimizi ısıtır, günümüzün daha aydınlık geçmesini sağlar. Öyle değil mi? Fakat kapıdan dışarı çıkma anı geldiğinde, sokağa ilk adımımızı attığımızda günü göremeyiz, aydınlığı hele hiç. Zifiri karanlıktır, sokak lambaları aydınlatmaya çalışsa da sokakta göz gözü görmemektedir. Böylece çıkarız evden. Gün bir türlü aydınlanmaz. Karanlık gün bir türlü bitmez. İşimize, okulumuza karanlık günlerden geçerek gideriz!

Tam da yıllar önce siyah-beyaz olarak çekilen, senaryosunu Vedat Türkali’nin yazdığı “Karanlıkta Uyananlar” filminde gibiyiz. Film adını, bir boya fabrikasında çalışan işçilerin işe gitmek için sabahın erken vaktinde, zifiri karanlıkta uyanmalarından alıyor.

OHAL sonrası yürürlüğe konulan bir uygulamayla artık hepimiz “Karanlıkta Uyananlar” misali, karanlıkta uyanıyoruz. Bu uygulamanın adı: sürekli yaz saati uygulaması. Belirtilen amaç ise güneş ışınlarından daha fazla yararlanma ve enerjiden tasarruf. Tabii güneşi görebilirsen!

Tasarruf kısmı ise net değil. Bu konuda bir tek Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın bir açıklaması var. Buna göre yaz saati uygulaması ile %1.95 tasarruf sağlamış. Bu, rakam olarak 538 ile 801 milyon lira demek oluyormuş ve böylece 2 milyon dolarlık potansiyel yatırıma gerek kalmamış. Daha da güzeli, elektrikte yüksek fiyat riski azalmış. Yanlış anlaşılmasın, bakanlık böyle diyor. Davul da tokmak da kendi elinde olunca "elektriğe zam riski azaldı" demek kolay.

Evlerimize, işyerlerimize gelen elektrik faturaları ise hiç de bakanla aynı fikirde değiller. Her dönem birim fiyatı muhakkak önceki dönemden yükselmiş olarak çıkıyor karşımıza faturalar. Elektrik çarpıyor, faturaları bir kez daha çarpıyor.

Bakanlık, sürekli yaz saati uygulamasının psikolojik açıdan da olumlu olduğunu söylüyor. Bu konuda İTÜ’ye bir araştırma yaptırmış sözüm ona. Bu araştırmaya göre gelen faturalara sinirlenmiyormuşuz, bir de sabahın köründe yollara dökülmemizden dolayı psikolojik olarak mutlu da oluyormuşuz. Öyle diyorlar. Sürekli yaz saati uygulaması biyo-ritmimize de uygunmuş. Yıl içinde yaz ve kış saatlerinin önceki gibi dönüşümlü olarak uygulanması kısa ve uzun vadede zihinsel ve fiziksel rahatsızlıklara maruz kalmamıza neden oluyormuş.

Oysa karanlıkta yola çıkmak güvensizlik, tedirginlik ve büyük oranda da mutsuzluk hissi yaratıyor. Ayrıca uykunun sağlıklı gerçekleşebilmesi için uyku hormonunun düzenli salgılanması gerekir. Melatonin hormonunun salgılanmasıyla gerçekleşen uyku, güneş ışınlarının kendini göstermesiyle birlikte gittikçe azalarak uyanmayı sağlar. Uyku hormonu, karanlıkta uyanmak nedeniyle biyolojik ritmi, bunun sonucunda ise tüm bedeni olumsuz etkiler.

Demin bilerek söz etmedim. Ama şimdi sırası geldi. Karanlıkta Uyananlar filminin adının asıl anlamını veren şey, filmin geçtiği boya fabrikasında çalışma koşullarından şikayetçi olan işçilerin grev kararı vermeleri ve adaletsizliklere karşı mücadele başlatmaları. Türkali ve filmin yönetmeni Ertem Göreç'in filme bu adı, işçilerin artık ne patronun ne de işçilere yakın gibi görünen patronun oğlunun yalanlarına inanmama noktasına geldiklerine, yani bu konuda farkındalıklarının gelişmiş olmasına işaret etmek için seçtiklerine şüphe yok. Onlara göre hakları ve kendi yaşamları için mücadele eden işçiler karanlıktan sıyrılmaya başlamış, tabiri caizse, karanlıkta uyanmaya başlamışlardır.

Peki bir yandan “tasarruf ediyoruz böylece elektriğe de zam gelmeyecek” sözlerini işiten ama her ay zamlı faturalarla karşılaşan, bir yandan da sürekli “yaz saati psikolojimize daha uygun” dense de zifiri karanlıkta yola çıkmaktan dolayı sürekli gergin ve sinirli olan bizler aldatıldığımızın, sömürüldüğümüzün ne zaman farkına varacağız, ne zaman bu kirli ve karanlık yalanların etkisinden sıyrılacağız ve ne zaman “Karanlıkta Uyananlar” gibi uyanacağız?

Ece Uzun

Meydan Gazetesi Sayı 47, Kasım 2018

Paylaşın