Otoriter, Kapitalist, Ataerkil Şiddete ve Toplumsallaşan Faşizme Karşı! Unutmuyoruz - Affetmiyoruz Zak!

Sayı 47, Kasım 2018

“Önceki gün sokakta yürürken 4-5 erkekten oluşan bir çeteye denk geldim, bana seslendiler. Üzerime yürüyüp “Seni öldüreceğiz ibne!” diye bağıran adamla karşı karşıya gelince koşmaya başladım. Şanslıydım çünkü benim gibiler nasıl hızlı koşulacağını ve ihtiyaç olduğunda nasıl kaçılacağını iyi bilir. Benim için üzücü olan şey, maruz kaldığım son iki fiziksel saldırı girişiminde etraftakilerin hiçbir tepki göstermemiş olması. Bana toplumda neyi değiştirmek istediğim sorulsa, kimsenin bir saldırı karşısında kafasını diğer yöne çevirmemesini isterdim. Kimseden onlarla kavga etmesini beklemiyorum, ben de kavga edemem ama en azından bir şey söylemek, bağırmak; tepki göstermek zorundayız. Onlarca “Dikkatli ol!” mesajı aldım. Neye karşı dikkatli olmalıydım? Kendim olmayı mı bırakmalıydım? Dikkatli olmakla kastedilen neydi? Provoke etmemek mi? Bu anlamdaysa eğer, dikkatli olamam! Reddediyorum!” Zak Kostopoulos’la Röportaj, 8 Şubat 2017

Zak Atina’nın merkezinde, Omonia Meydanı’nda gündüz gözüne katledildi. Sokakta “yardım edin” diye bağırırken sığındığı kuyumcu dükkanında sıkışıp kaldı, dükkanın sahibi ve faşist bir esnaf tarafından linç edildi. Zak etrafta toplanıp izleyen kalabalığın gözleri önünde dükkandan çıkmaya çalışmış, polis cinayeti tamamlamak için tam zamanında yetişmişti. Kanlar içinde yerde yatarken polis tarafından da darp edilmiş, kelepçelenmiş ve sokağın ortasına sürüklenmiş, hastaneye kaldırılırken yaşamını yitirmişti.

Zak’i bir yoksul, bir düşkün, dışlanmış bir öteki, potansiyel bir hırsız olarak gördükleri için katlettiler. Kapitalist ve ataerkil sistemin yasa ve düzenine “tehdit” olduğu için yasaklanan bir yaşamdı onunki; önemsenmeye değmeyecek ve yok edilmesi meşru bir yaşam.

Katiller onu öldürmekte tereddüt etmemişti; başkalarının çaresizliğinden faydalanarak beslenen ve çalıntı malları satan bir tefeci, aleni bir faşist ve üniformalı işkencecilerle katillerden başka bir şey olmayan polisler oldukları ve insanlıktan çıktıkları için değil uyguladıkları şiddet yasal kılıfa sokulabileceği için, iktidarın şiddetini uyguladıkları için. Sınıfsal ve toplumsal hiyerarşide güçsüz olana zulmettikleri; mülkiyetin kutsallığının ve tahakkümün yeniden üretiminin güvenliğini sağladıkları için.

Devletli-kapitalist-ataerkil sistem, nüfusun “artığı” olarak tanımladığı direnenleri bu derin kriz zamanlarında doğrudan hedef alıyor; korkutmaya çalışıyor ve en önemlisi faşizmi toplumsallaştırıyor: Altın Şafak nazilerinin katlettiği Sahzat Lukman ve Paulos Fissas örneklerinde olduğu gibi polisin üstünü örttüğü ırkçı katliamlar, hapishanelerde ve karakollarda katledilenler, P.A. gibi kendisine tecavüz eden erkeğe direndiği için yargılanan kadınlar, cinsel şiddetin meşrulaştırılması ve kadınların katledilmesi, işçilerin kölece koşullarda çalışmaya mahkum edilmesi…

Zak’in katili polistir. Yargıdır. Katliamın üstünü örtmek için bir saniye bile kaybetmeden bilgiyi çarpıtan, LGBTİQ+ topluluklarıyla ilişkili bir aktivist olarak şiddet eylemlerine katıldığını söyleyerek yaşam tarzı ve eylemleriyle onun katledilmesini meşrulaştırmaya çalışan medyadır.

Öte yanda Zak’in katledilmesinin ardından, içinde olduğu LGBTİQ+ topluluklarıyla birlikte sokaklara çıkan ve eylemler yapan binlerce kişi dayanışmanın, karşılıklı yardımlaşma, isyan, toplumsal devrimin hepimiz için ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha göstermiştir.

A.P.O. bileşeni Anarşist Kolektif “Ateş Çemberi”

Meydan Gazetesi Sayı 47, Kasım 2018

Paylaşın