Robotikleştiriliyor muyuz? Kodlanıyor muyuz?

Sayı 51, Kasım 2019

Amerika Birleşik Devletleri’nde, zorunlu eğitimin ilk yılları olan 1896-1920 yılları arasında, bir grup sanayici ve sermayedar topluluğu hayır kurumlarıyla birlikte devletten daha çok para harcadılar. Bu “hayırsever”lerin başında Carnegie ve Rockefeller geliyordu.

Bu hayırseverlerin zorunlu eğitimi yaygınlaştırmak için kullandığı başlıca söylemlerden biri herkesin okuma, yazma ve aritmetik bilmesi gerekliliğiydi. Bugün bile eğitim söz konusu olduğunda aklımıza ilk gelen şeyin okuma yazma ve aritmetik olması bu söylemin hala geçerliliğini koruduğunu gösteriyor. Tabi o dönemde de, bugün de bu ihtiyacın başlıca nedeni, fabrikalarda çalışacak, talimatları okuyabilen ve basit hesaplar yapabilen işçiler yetiştirmekti. Rockefeller Genel Eğitim Kurumu’nun 1906 tarihli bir mektubundaki ifadeler bu ihtiyacı oldukça çarpıcı bir biçimde dile getiriyordu:

“Düşlerimizde (...) insanların kendilerini bizim yoğurucu ve biçimlendirici ellerimize mükemmel bir yumuşak başlılık içinde teslim ettiklerini görüyoruz… Biz bu insanları yahut onların çocuklarını filozof, bilgi küpü kişiler ya da bilim adamları yapmaya çalışmayacağız. Yazarlar, eğitimciler, şairler veye aydınlar yetiştirmeye çalışmayacağız. İçlerinde büyük ressamlık, müzisyenlik, avukatlık, doktorluk vaizlik, siyasetçilik, devlet adamı kumaşı taşıyanları bulmak derdinde de değiliz. Bunlardan gereğinden fazlası mevcut zaten. Bizim kendimize biçtiğimiz misyon çok basit (...) Biz çocukları organize edeceğiz (...) ve onlara anne babalarının kusurlu bir şekilde yapageldikleri şeyleri mükemmel bir biçimde öğreteceğiz.” (1)

Şimdi, bugün bile eğitim söz konusu olduğunda, aklımıza ilk gelen şeyin felsefe, edebiyat, zanaat ya da eleştirel düşünceye fırsat veren herhangi bir yaklaşım değil de, okuma, yazma, aritmetik olmasını bir kenara koyalım.Ve yakın zamanda oldukça popüler olan, tıpkı geçmiş dönemdeki okuma, yazma ve aritmetik gibi, herkesin öğrenmesi gereken, öğrenmeyenin “çağın gerisinde” kalacağı, olmazsa olmaz bir branş gibi önümüze sunulan Robotik ve Kodlama eğitimlerine bir bakalım.

Özellikle son yıllarda hem okul dışı atölye ve etkinliklerde hem de çoğunlukla özel okullarda karşımıza çıkan, hatta okul öncesi çocuklarda bile uygulamalarına başlanan bu “eğitim” neyi amaçlıyor olabilir? Gerçekten de olmazsa olmaz mı? Ya da olmasa daha mı iyi olur?

Obama’nın Kampanyası

Bu eğitimlerin birden çok popüler olmasını sağlayan ABD’nin eski başkanı Obama oldu. Obama 2013’te genç insanları “neredeyse yaptığımız her şeyin yapılış şeklini değiştirecek araçları ve teknolojileri öğrenip ustalaşmak” için çağırarak “Kodlama Saati” inisiyatifini desteklemeye başladı. Ertesi yıl da kod yazan ilk başkan oldu. Yazdığı kod satırı javascript dilinde ileriGit(100); idi. Bugün hala programa destek vermeyi sürdürüyor.

Obama’nın desteklediği program her yıl Amiral Grace Murray Hopper ‘ın doğum günü olan 9 Aralık haftasında Bilgisayar Bilimleri Eğitim Haftası boyunca gerçekleşiyor. Anmak için bir askerin seçilmesi manidar ama şaşırtıcı değil. Obama’nın kararıyla ABD devletinin Afganistan’daki katliamlarda kullandığı insansız hava araçlarının navigasyon ve iletişim sistemlerini geliştirenler çok yetenekli programcılar olsa gerek.

Programlama ve otomasyon endüstrinin hemen her alanında kullanılmaya başlaması ile bu işi bilenlere olan ihtiyaç da gittikçe artıyor. ABD’nin bu alandaki istihdamı, düşük maliyetleri nedeniyle ,gittikçe artan oranlarda, Doğu Avrupa ülkelerinden karşılanıyor. Ve fakat Beyaz Rusya ve Litvanya gibi ülkelerde, bu ulus aşırı projelerde çalışanlar diğer mesleklere göre en yüksek ücretleri alıyorlar ama çalışma saatleri ve koşulları oldukça zorlayıcı. Benzer şekilde yüksek ücretlerin ödendiği Toptal ya da Crossover gibi uzaktan çalışma ağlarında ise çalışanlar sürekli ekran görüntüsü alan bir ajan program ile gözetleniyorlar.

Bugünkü durum bizi yanıltmasın çünkü bir geçiş evresindeyiz. Örneğin Orta Çağ’da duvar ustalarının sayısı azdı ve oldukça dolgun ücret alıyorlardı. Yirmi yıl sonra kodlama ve programcılık yapanların mavi yakalı statüsünde olma ihtimali de var.

Kafayı Çalıştıran Tek İş Kodlama Değildir

Derler ki bir programlama dilini bilen, diğerini hemen çözer. Ancak uzun vadede bu doğru değil çünkü belirli bir düzeyde, örneğin makine düzeyinde programlama ile nesne düzeyinde programlama birbirinden çok farklıdır. Ya da örneğin yapay zeka için kullanılan dillerin mantıkları bunlara tamamen terstir. Yazılım teknolojileri ilerledikçe, bir düzeyde yapılacak işler azalıyor, bir üst düzeyde işler artıyor.

Yazılım teknolojilerinde yapay zeka yönüne doğru olan değişim göz önüne alınırsa çocukların öğrendikleri mantıklar çöp olacaktır. Dahası öğrendiği mantık, yeni mantığı öğrenmesinde bir miktar engel olacak, eski mantığı bir kenara bırakması gerekecektir. Halbuki çok çeşitli işlerle uğraşıp farklı mantıkları öğrenmiş biri, yeni mantıkları daha kolay öğrenecektir. Bu eğitimin zorla verildiği çocukların ileride kodlamada daha başarısız olduğu görülürse buna şaşırmamak gerekir.

İçinde bir mantık olan tek iş kodlama değildir. Her faaliyetin kendine has bir düşünme biçimi vardır. Tek tip faaliyet, hele çocuklara dayatıldığında, yaratıcı düşünmeyi engelleyen bir hal alır. Kodlama dahil neredeyse her işte önemli olan yaratıcılık ise ancak merak duygusunun canlı kalması ve çok çeşitli faaliyetleri pratik ederek gelişir.

1-John Taylor Gatto,Eğitim Bir Kitle İmha Silahı

Özgür Oktay

Meydan Gazetesi Sayı 51, Kasım 2019

Paylaşın