Savaşa, Faşizme Milliyetçilik ve Irkçılığa Karşı Göçmenlerle Dayanışma

Sayı 52, Mart 2020

Savaş ve faşizm, sistemin kendi temel ilkesinden –bir insanın başka birisi tarafından ezilmesi ve sömürülmesi- doğan çelişkilerinin sonucunda ortaya çıkan derin ve topyekün krizine karşı verebileceği tek “tepki”dir.

Siyasi ve ekonomik iktidarlar kapitalizmin kıyısında köşesinde kalmış halklara karşı; savaş, askeri operasyonlar, rejimlerin yıkılıp yerine yenilerinin dayatılması yöntemlerini kullanarak ve tüm alanları, zenginlik kaynaklarını, hatta tüm toplulukları kontrol etmek amacıyla koşulsuz şartsız bir saldırıya yelteniyorlar. Bu; zenginliğin küresel finansal elitlerin elinde fazladan toplanması ayrıca küresel, bölgesel ve yerel güçler arasında uluslararası rekabet bağlamındaki jeopolitik güç dengesinin yeniden ayarlanması için milyonlarca insanı yoksulluğa, hastalığa ve zorunlu göçmenliğe mahkum eden bir durumdur.

Son birkaç günde savaştan, sefaletten kaçma ve daha iyi bir yaşam umuduyla Yunanistan-Türkiye sınırlarına gelen binlerce göçmen, AB ve Yunanistan Devleti’nin katil ve ırkçı politikalarıyla karşı karşıya geliyor. Asker, polis ve parastatal (hükümete ait olan ve genellikle politik güçleri de olan yapılar) gruplar yolları kapattılar. Avrupa Kale’sine giriş yollarını engellemek için silah kullanmaktan çekinmiyorlar.

Sınır koruması görevini üstlenmek ve kendi sınırları dahilindeki binlerce göçmen ile toplama kamplarındaki göçmenler arasında modern bir ırk ayrımını empoze etmek; Yunanistan Devleti için Avrupa Birliği’nin politikalarına ve aktif olarak askeri güç, savaş gemileri, füze sistemleri gönderdiği NATO’nun savaş makinesine bağlılığını göstermenin başka bir ifadesidir.

Kürt halkının yok edilmesi amacıyla sürekli savaş operasyonları yürüten ve İslamcı grupların desteğiyle Kuzey Suriye’ye karşı işgal ve askeri müdahaleyi tırmandıran T.C için ise; kendi bölgesindeki milyonlarca göçmenin -T.C-Avrupa Birliği anlaşmasının bir sonucu olarak- tuzağa düşürülmesi ve Evros sınırlarındaki binlercesinin de şovunun yapılması durumu, Orta Doğu’nun daha geniş bir bölgesindeki siyasi amaçlarına hizmet etmesi için kullandığı başka bir araçtır.

Hem Yunanistan hem de Türkiye devletleri, artan rekabet bağlamında milliyetçiliği, hoşgörüsüzlüğü ve nefret söylemini destekliyorlar. Amaçları korkuyu toplumda yaymak ayrıca devlet ve patronlar tarafından acımasızca sömürülen ve yağmalanan toplumsal çoğunluğu kendi çıkarlarının siyasi, ekonomik iktidarlarla ortaklaştığına ikna etmektir.

Yunanistan’da faşistler, adalara ulaşmayı başaran göçmenlerin adalara ayak basmalarını engelleyerek, göçmenlerin Ege Denizi’nde katledilmesine sebep oluyor, sınır hattında Meriç Nehri boyunca yunan askerleri ile beraber nehri aşan göçmenlere işkence ederek Türkiye tarafına gönderiyorlar. Aynı şekilde Türkiye’deki faşistler de Suriye’den Türkiye’ye sığınmış göçmenlere mahallelerde saldırıyor, işkence ediyorlar; evlerini ve dükkanlarını yıkarak göçmenlerin Avrupa’ya gitmesi için tehdit ediyorlar.

Ege Denizi’nin iki tarafındaki anarşistler olarak inanıyoruz ki savaş toplumlarının, yoksulluk ve fakirleşmenin yükselmesinin; milliyetçiliğin ve toplumsal faşistleşme sürecinin yeniden canlanmasının insanlık için yıkıcı sonuçları olacaktır. Halklar arasındaki sınıfsal ve sınır tanımayan dayanışmanın, sömürülenlerin örgütlü mücadelesinin; sömürüsüz, savaşsız bir yaşamı, eşitliği ve barışı kurmak için gerekli ortamı evrensel düzeyde sağlayacak olan, devletlerin ve kapitalizmin dünyasının yıkılmasını sağlayacağına inanıyoruz.

GÖÇMENLER İÇİN HAREKET SERBESTLİĞİ VE DÜZGÜN YAŞAM KOŞULLARI!

HALKLARA KARŞI SAVAŞAN DEVLETLER KAYBEDECEK!

DEVLET SINIRLARINA KARŞI DAYANIŞMA!

Devrimci Anarşist Faaliyet (DAF) - Türkiye

Anarşist Politik Örgütlenme - Yunanistan

Meydan Gazetesi Sayı 52, Mart 2020

Paylaşın