Devrimci Avukatlara Saldırılar Sürüyor

Sayı 54, Ekim 2020

Devlet, adaletsizliğin kurumsallaşmış şeklidir. Ancak devlet, varlığını sürdürebilmek için insanları adaleti gerçekleştirdiğine ikna ederek meşruluk sağlamaya çalışır. Adaletsizliğin kurumsallaşmış şekli olan devletin bunu saklamak için yalanlara ihtiyacı vardır. Her devlet, gerçekleri ters yüz eder. Yaşadığımız topraklarda buna birçok defa biz de şahit olduk. Hapishanelerdeki tutsakları öldürmek için yapılan operasyonun adı Hayata Dönüş oldu örneğin. Silah değil de zeytin dalı uzatılıyor havasının yaratıldığı ve savaş uçaklarının kullanıldığı saldırıların adı Zeytin Dalı oldu. Tekil bu örneklerden öte hemen her gün televizyonda bir şekilde denk geldiğimiz bir kurum daha var: Adalet Sarayı.

Günümüzde adalet saraylarının gündeme gelmediği bir tek gün dahi yok. Çünkü kafamızı nereye çevirsek bir başka adaletsizlikle karşılaşıyoruz. Devlet, kanunlarla oluşturduğu hukuk sistemiyle kendi otoritesini kurup bunu sürekli devam ettirmek ister. Devlet, kurduğu mahkemelerle adalet dağıttığına inandırmıştır insanları. Böylece asıl adaletsizliğin devletin kendisi olduğu gerçeğini de saklayabilmiştir. Ancak bazen bunu engelleyen birtakım insanlar da mevcuttur. Onlar devrimci avukatlardır.

Avukatlık mesleği, çoğu zaman sistemin pisliklerini temizleme ve halının altına süpürme işlevi görse de bu mesleğin içinde yer alan muhalif ve devrimci avukatlar, çoğu zaman iktidarın hiç de hoşuna gitmeyen işler yaparak yıldırımları üzerine çekmektedir. Son olarak ÇHD’li avukatlara birçok hukuksuzluk eşliğinde cezalar yağdırılmakla yetinilmemiş, bu dava nedeniyle adil yargılanma talebiyle açlık eyleminde bulunan devrimci avukat Ebru Timtik görmezden gelinmiştir. Adli tıp raporlarına rağmen serbest bırakılmayan Ebru Timtik adil yargılanma talebiyle hayatını kaybetmiştir.

Adaletsizliğin sadece ezilenlerin değil medyanın da gündeminde olduğu, içinden geçtiğimiz zamanlarda muhalif ve devrimci avukatlara uygulanan baskılar artmaktadır. İktidarlar da fırsat buldukları her anda muhalif ve devrimci avukatlara saldırmaktadır. Bunun son örneğini çoklu baro konusundaki kanun değişiklikleriyle gördük. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Amed, Adana ve Antalya gibi büyük baroları hedef alan çoklu baro değişikliği, avukatlık mesleğini bölme ve böldüklerini istedikleri gibi yönetme amacı taşımaktadır.

Barolar Birliği ve bütün baroların karşı çıktığı kanuna göre, avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde en az 2 bin avukatla yeni bir baro kurulabilecek. Bu değişiklik kamuoyunda hiç konuşulmadı. Baro başkanları bu değişikleri konuşmak için Ankara’ya yürüdü ama görüşmelere katılmaları polis zoruyla engellendi. Mecliste değişiklikler konuşulurken avukatlar Ankara sınırında tutuldu. Üye sayısı onbinlerle ifade edilen İstanbul’da dahi ikinci bir baro henüz kurulamadı, imzalar toplanamadı çünkü siyasiler dışında hiç kimseden böyle bir değişiklik talebi yoktu. Ama iktidarın avukatlara saldırısı henüz tam anlamıyla başlamadı. Örneğin birçok baronun yeni yönetiminin belirleneceği genel kurul Covid-19 bahanesiyle kanunlara aykırı olarak ertelendi. Bundan önce Barolar Birliği’nde kanunlara uygun olarak yapılan çağrıyla gerçekleştirilmek istenen toplantı da mahkeme kararıyla engellenmişti.

Devlet adına yapılan açıklamalardan anlıyoruz ki terör bahanesiyle avukatlara yapılacak yeni saldırı henüz hazırlanma aşamasında. İktidarın güdümündeki medyada sürekli avukat kötüleyen haberlerin sayısındaki artışa baktığımızda da yeni saldırının çok geçmeden gündemimize gireceği açık.

Av. Gökhan Soysal

Meydan Gazetesi Sayı 54, Ekim 2020

Paylaşın