Röportaj – Uruguay’da Örgütlü Anarşizm ve FAU

Sayı 54, Ekim 2020

Askeri darbeler, diktatörlükler ve toplumsal hareketler açısından oldukça hareketli bir coğrafya olan Güney Amerika ülkelerinden Uruguay’da anarşist geleneğin örgütlenmesinde etkili olmuş, günümüz pratikleriyle de toplumsal alanda anarşizmi örgütlemeye devam eden ve Güney Amerika’daki ülkelerdeki anarşist örgütlerle birlikte hareket etmeye, dayanışmaya çalışan FAU (Uruguay Anarşist Federasyonu) ile Meydan Gazetesi olarak bir röportaj gerçekleştirdik. FAU ile Uruguay’daki politik durumu, korona krizi sürecindeki faaliyetlerini ve Uruguay’daki örgütlü anarşizmin tarihini, bugününü konuştuk.

Meydan Gazetesi: FAU ve Uruguay’daki anarşist geleneğin arasında önemli bir bağ var. Öncelikle bize Uruguay’daki bu anarşizm tarihinden bahseder misiniz? Ayrıca FAU şu andaki anarşist düşünce ve hareketin şekillenmesine nasıl yardımcı olmuştur?

FAU: FAU (Uruguay Anarşist Federasyonu), anarşist militanlar arasındaki uzun bir tartışma ve mücadele sürecinin ardından 1956’da kuruldu. Politik olarak örgütlenme ihtiyacına ilişkin tartışma, kişisel ve uluslararası süreçlerin bir sonucu olarak şu anda da artıyor.

İberya Devrimi’nin ardından çok zaman geçmemişti, anarşist hareketin ve hareketin sınırlarının yüzleşmek zorunda kaldığı tüm sorunlar yeniydi. Anarko-sendikalizmin Uruguay’da önemini yitirdiği bir süreçti ancak genel olarak anarşizm, mücadeleci unsurlarıyla birlikte sendika hareketinde gücünü ve referansını sürdürmüştü. Üniversite mücadelesindeki militan öğrenciler ile birlikte bazı işçi sendikalarında da önemli sayıda anarşist militan vardı. Öğrenciler Federasyonu’nun ilişkiler sekreteri, daha sonra bir matbaa işçisi ve işçi hareketinin önemli bir karakteri olacak olan FAU üyesi Gerargo Gatti’ydi. Bir yandan toplumsal mahalle çalışmasından gelen bir militanlık da vardı: Ateneo Cerro Teja, 1952’den beri Montevideo’nun batısındaki her iki mahallede de yoğun bir şekilde faaliyet gösterdi ve göstermeye devam ediyor. 1950’ler ve 1960’lar boyunca bölgedeki çeşitli futbol kulüplerinde ve polikliniklerde de önemli faaliyetler gerçekleştirildi.

Montevideo’nun diğer mahallelerinden bile gelen birkaç grup o dönem FAU örgütlenmesine dahil oldu. Bu dahil olmaların tartışma süreçleri oldukça uzundu, grupların sunum ve katkıları ile süreç geliştirildi ve çok çeşitli konulara yayıldı: iç yaşam, örgütlenme, işçi hareketi, Latin Amerika sorunu vb…

Kuruluşu, anarşizmin vaatlerini o günün -FORU ve FORA’nın ihtişamlı zamanlarından eser kalmayan- şartlarına uyarlayacak güçlü bir araçla donatılması gerektiği inancına dayanıyordu. Bir çok olay yaşanmıştı ve bunlar anarşizmin canlandırılması için gerekliydi.

Bu nedenle, anarşistlerin özgül örgütlenmesinin gerekli olduğunu göz önünde bulundurarak hareketimize Özgülcülük (Especifismo) diyoruz. Bakunin ve Malatesta’nın özgül hareketin önemi bağlamındaki varsayımları ülkemizde de karşılığını buldu. Hakkında çok az şey bildiğimiz ve görünüşe göre kısa ömürlü olan ilk FAU 1923 yılında kuruldu. Örgütsel irade ve eylem, Uruguaylı anarşist militanlar arasında mevcuttu. FAU’nun kurucularından bazılarının 1870’te ilk sendikaların kurucularıyla tanışmış olan insanlar olduğunu belirtmekte fayda var. FAU, ülkedeki tüm bu anarşizm deneyimlerinin, anarşizmin politik ve toplumsal varlığının, ağırlığının tarihsel devamlılığıdır.

Anarşizmin canlandırılmasına gelince, kıtasal projeksiyonlu bir anarşist hareket; Şili, Arjantin, Küba ve diğer bazı ülkelerden gelenlerle oluşan Latin Amerika Anarşist Konferansı’nın toplandığı 1957’den beri düşünülüyordu. Bu projeksiyon gerçekleştirilemezdi çünkü bazı ülkelerde anarşizm etkisini kaybediyordu ve örgütler çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalıyordu.

Öte yandan FAU Uruguay’da toplumsal çevrede görünürlüğünü ve eylem gücünü arttırmıştı. FAU’nun kurulduğu yıl olan 1956’da, Et Federasyonu (buzdolabı işçileri) sendika ortamında farklı bir “merkez” oluşturmak için konuşmalar yaptı ve koordinasyonu teşvik etme önerisini destekledi. Öneri geliştirildi, bazı toplantılar yapıldı ama başarılı olunamadı. Et Federasyonu’nun iddiası, tüm birlik ve yönelimlerin mevcut olması gerektiği ve bazıları dışlandığında bu koordinasyonun başarısız olduğu şeklindeydi. Tüm sendika hareketini tek bir “koordinasyon merkezi”nde bir araya getirme önerisi gökten inmemişti; çeşitli sendikaların işçileri arasında hissedilen ve tartışılan bir ihtiyaçtı. FAU’nun kuruluşundan önceki dönem boyunca birkaç sendikanın desteğini alan önemli grevler vardı. 1947’de işverenler tarafından desteklenen grev kırıcılarla işçiler arasında silahlı çatışmaların ardından donanma işçileri grevi gerçekleşti. 1951’de La Teja mahallesindeki kamu iktisadi kuruluşu olan ANCAP şirketine ait rafineride çalışan işçileri desteklemek için dayanışma grevi yapıldı. O zamanlar, memurların ve işçilerin büyük bir kısmının birliği yeniydi. Grev, 1947’de olduğu gibi söz konusu devlet şirketinin işçilerini desteklemek için başladı. “Dayanışma sendikaları” yani çeşitli mücadeleleri desteklemek için bir araya gelen ve sınıf mücadelesi farkındalığına sahip sendikalar tarafından gerçekleştirildi.

1955’te buzdolabı işçileri açlık eylemi yaptı. Eylem esnasında Cerro de Montevideo Mahallesi’nde bazı yoldaşlar suikaste uğradı. Bu koşullarda sendikalar birleştirildi ve FAU kuruldu.

1958’de üniversite özerkliği ve eş yönetim* için sokaklarda güçlü bir öğrenci-işçi birlikteliğinin olduğu yoğun bir mücadele vardı. Ve bu özerklik ve eş-yönetim, sonradan sert bir şekilde bastırılacak bir mücadeleyle sağlandı. Sendika birliğinin 1964’te CNT’nin (Ulusal İşçi Birliği) ve ardından 1965’teki Halk Kongresi’nin -yüzlerce halkçı örgütün “krize çözüm programı” arayışında bir araya geldiği yer- kurulması yoluyla gerçekleştiğine de ayrıca dikkat edilmelidir. Bütün bu olaylarda FAU militanlığının etkisi belirleyici oldu.

Otoriterlik Uruguay’da 1960’larda yükseliyordu. Aslında, bu sendikal mücadele ve birleşme süreçleri bir şekilde otoriter ilerlemeye ve krize karşı bir yanıttı. Bu otoriter ilerleme, Başkan Gestido’nun ölümünden sonra Jorge Pacheco Areco’nun göreve başladığı 1967’nin sonundan itibaren daha da büyük bir güçle ivmelendi. Pacheco FAU, Sosyalist Parti, Doğu Devrim Hareketi, Birleşik Halk Hareketi, Época ve Devrimci Sol Hareket ile ilintili kişileri derhal kriminalize etti ve faaliyetlerini yasakladı. Bu kuruluşların hepsi “Época” anlaşmasını imzalayan ve aynı isimli dergiyi yayınlayan kuruluşlardı.

Daha sonra 1968’de bu dönemden önce farklı hükümetler tarafından sendikalara karşı kullanılan “OHAL” yönetimine benzeyen Hızlı Güvenlik Önlemleri’ni hayata geçirdi. Haziran 1968’de ise kalıcı hale getirdi. Yasadışı hale getirilen FAU bu hükümete “anayasal diktatörlük” demeye başladı.

FAU’nun yasadışı ilan edilmiş olması, faaliyetlerini sürdürmesini engelleyemedi. Bu durum, artan baskıdan önce FAU tarafından zaten öngörülmüştü. FAU, faaliyetlerine yer altından devam etti ve 1968 ile 1970 yılları arasında haftalık olarak “FAU Mektupları”nı yayınlamaya başladı. Öte yandan İşçi-Öğrenci Direnişi (ROE) yükseldi. ROE sendikaların, sendika gruplarının ve anarşist öğrencilerin bir araya geldiği bir FAU organıydı. Toplumsal ve politik alanda militanlığımızı bir araya getiren ve sayısız işçi, öğrenci direnişine verilen desteğin teşvik edildiği; hareketliliğin sağlandığı bir alandı. “Her seviyede doğrudan eylem” tartışmaları hem toplumsal alanlar için hem de diğerlerinin o dönem “askeri” dediği alanlar için yürütüldü. FAU kendi silahlı mücadelesini geliştirdi: OPR 33 (Halkın Devrimci Örgütü-33). OPR’nin eylemleri Latin Amerika’da o zamanlar çok revaçta olan ve devrimci eylemin karmaşıklığını ve tüm yönlerini hesaba katmayan gerilla yöntemleri gibi değildi.

OPR eylemleri FAU tarafından tanımlandı; bu eylemler de politikti. Bu eylemlerin çoğu sendika mücadelelerini desteklemek için gerçekleştirildi çünkü tüm mücadele yolları tükenmişti ve baskı mücadeleyi savunulamaz hale getirmişti. Bazı iş adamlarının kaçırılması ve fidye toplanması sonrasında devlet tarafından desteklenen sert işverenlere karşı bazı mücadeleler kazanıldı. Dahası, sendikanın talepleri yerine getirildi ve işçi örgütlenmesine saygınlık kazandırıldı.

Ayrıca OPR bazı banka, silah ve malzeme kamulaştırmaları da yaptı. 33 Doğulu’nun (Brezilya İmparatorluğu’na karşı savaşan ve Uruguay’ın ayrılmasında büyük payı olan devrimci militan bir yapı) bayrağı da tekrardan kazanıldı.

1972 civarında baskı yoğunlaştı. MLN Tupamaros kaybetti ve darbe planları hızlandı. MLN liderlerinin çoğu kışlalarda askerle birlikte karanlık pazarlıklara tutuştu. Şubat 1973’te Ordu ve Hava Kuvvetleri, darbenin detaylarını tamamlamak için harekete geçti. Bu bağlamda başta Komünist Parti olmak üzere tüm sol Şubat ayında isyan eden askerleri destekledi.

FAU, 1972 ile 1973 yılları arasında silahlı aygıtını (OPR 33) işletmenin ve finanse etmenin daha kolay olduğu Buenos Aires’e taşıdı.

27 Haziran 1973 darbesi, 15 gün boyunca tüm ülkeyi felç edecek muazzam bir Genel Grev ile halktan güçlü bir tepki aldı. Fabrikalar, üniversiteler, sağlık merkezleri, her yer darbeye direnmek için işçiler, öğrenciler ve mahalleliler tarafından işgal edildi. FAU militanlığının bunlardaki etkisi oldukça belirgindi. O dönemde kurulan baskıcı iklim, militan faaliyeti sürdürmeyi zorlaştırdı ve daha da yer altına inmeye zorladı. FAU ve ROE militanlarının çoğu faaliyetlerine devam etmek için Buenos Aires’e sürgüne gitti. Uruguay’da hapishaneler, birçoğu FAU’lu olmak üzere siyasi tutsaklarla doldu.

ABD’nin desteğiyle Güney Koni diktatörlükleri için baskıcı bir koordinasyon planı olan “Plan Cóndor” Arjantin’de diktatörlüğün kurulduğu 1976’da faaliyete geçti. Bu baskıda, FAU’dan düzinelerce yoldaş -neredeyse tüm örgüt- dahil olmak üzere on binlerce kaybedilme ve politik suikast gerçekleştirildi.

Biraz da örgütsel yapıdan bahseder misiniz? FAU hangi alanlarda mücadele etmektedir? Neden sendika olarak değil de federasyon altında mücadelesini sürdürmektedir?

Aslında federalizmi uygulamaya çalışıyoruz. Kendimizi bir federasyon olarak örgütlüyor ve özlemini duyduğumuz yeni toplumun küçük bir halini projelendirmeye çalışıyoruz. Eklemlenme ve toplumsal düzeyde FAU birkaç sendikada aktif. Bazılarının karar vermesine katılıyor, diğerlerinin yönetimin küçük bir kısmında ve diğerlerinin tabanında örgütleniyor ve tüm sendikalarda militan grupların kurulmasını destekliyoruz.

Mahalle çalışması olarak Montevideo’nun batısında, Cerro ve La Teja mahallelerinde önemli bir faaliyet geliştiriyoruz. Cerro Mahallesi’nde yaklaşık 70 yıldır bölgede faaliyet gösteren ve toplumsal bir yapı olan Ateneo del Cerro aracılığıyla faaliyet gösteriyoruz. La Teja’da La Cumparsita Atletizm Enstitüsü’nde Covid nedeniyle bu kriz anlarında Halk Tenceresi (para toplamak için dayanışma yemekleri) faaliyetini ve Halk Tenceresi üzerinden de mahalle çalışmalarımızı yeniden başlattık. Her iki toplumsal yapının da tarihlerinde diktatörlük sırasında kaybedilen veya çatışmada ölen yoldaşlar var.

Ayrıca Covid’in bu döneminde militanlığımızın genel olarak Ateneo del Cerro’daki Halk Tenceresi’ne ve düzenli koordinasyonu sürdüren birkaç sendikanın desteğine odaklandığı da belirtilmelidir.

Biz aklında nihai bir strateji olan politik bir örgütlenmeyiz: Toplumsal devrim ve anarşist bir dünyanın yaratılması. Bunu başarmak için de Halk Gücü oluşturmaya dayalı bir strateji ile çalışma yürütüyoruz. Bu çalışma, insanların arasına karışmak ile oluşturuldu. Biz anarko sendikalist değiliz, devrimci bir sürecin doğasında bulunan görevlerin büyük bir kısmının bir sendika tarafından yerine getirilemeyeceğini biliyoruz. Bu yüzden mücadelenin bütün işçileri kapsaması ve onlardan da daha büyük bir hale gelmesi gerektiğini düşünüyoruz. Evet, biz sendikalara eklemlendik ve oradan kendi vaatlerimizi ve stratejilerimizi yükseltiyoruz. Sendikaların devrimci kopuş sürecinde temel bir rol oynadığının farkındayız. Ancak doğası gereği politik bir örgütlenmenin yapması gereken politik, ideolojik, teorik ve teknik nitelikte görevler de vardır ve bu konuları ele alması gereken tıpkı diktatörlük öncesi dönem gibi bu politik örgütlenmedir, federasyondur.

Uruguay’da şu anki politik süreç ve bu politik sürece FAU’nun etkisinin ne olduğundan bahseder misiniz?

Şu anda Uruguay’da Ulusal Parti aracılığıyla geleneksel sağ, hükümete geri döndü. Ancak bu sefer askeriyeyi ve faşistleri bir araya getirmeyi başaran yeni parti Cabildo Abierto’yu ve tüm sağ partileri içeren bir ittifakla hükümet olabildiler. Hükümetin önümüzdeki beş yıllık süreç için kamu bütçesi proje teklifinde gösterdiği gibi, güçlü bir ekonomik uyum sağlamaya gelen neoliberal bir hükümet kuruldu. Ama bu hükümet aynı zamanda daha yüksek düzeyde baskı uyguluyor. Amiral gemisi Acil Değerlendirme Yasası (LUC) idi, yasadaki ana bölüm çeşitli suçlara yönelik cezalardaki artışa atıfta bulunuyor ve polislerin elini güçlendiyor.

Son 15 yıldır Frente Amplio’nun (FA) elindeki ilerici hükümetleri gördük. Bunlar genel olarak sistemin politikaları ile devam eden ve 2002’deki büyük krizden sonra ülkenin yaşadığı büyük ekonomik büyümeyi yeniden dağıtan ve bazı iyileştirmeler uygulayan hükümetlerdi. FA hükümetleri, diğer şeylerin yanı sıra polisi güçlü bir şekilde teknik açıdan yükseltti ve Cumhuriyet Muhafızları’na (askeri polis) ulusal bir kapsam verdi. Askeri diktatörlüğün suçları için oluşturulan sorumsuzluk 35 yıldan fazla devam ettirildi ve FA bu sorumsuzluğu sürdürmeye aktif olarak katıldı.

Zorlu bir dönemden geçeceğiz. Çünkü en alttakiler için ekonomik kriz daha da kötüleşecek ve onlar müdahale etmek için daha fazla yasal araca sahip oldukları için baskı da daha fazla ortaya çıkacak.

Sendikal ve toplumsal düzeydeki eylemimiz bizi direnişi, tüm bu uyum ve baskı sürecine karşı yükseltmeye götürüyor. Bunu FAU önerileri ve propagandasının yanı sıra eklemlendiğimiz alanlarımızdan da yapıyoruz.

Ama aynı zamanda daha geniş militan eklemlenmemizi, direniş ve dayanışmayı ROE’yi güçlendirmeye çalışarak yapıyoruz, tarihsel sürekliliğin devamı adına eski ROE’nin ismini veriyoruz. Tüm kitlesel eylemler bizim aktif katılımımıza güveniyor.

Covid-19 salgını, dünyanın farklı coğrafyalarında devletlerin OHAL benzeri uygulamalarla halkı daha fazla baskıladığı bir sürece dönüştü. Uruguay’da durum nedir, FAU bu sürece yönelik ne yapıyor?

Uruguay’da yeni hükümet 1 Mart’ta göreve başladı ve salgın 13 Mart’ta buraya ulaştı. Hükümet zorunlu karantina veya olağanüstü hal tedbirleri almadı, ancak “evde kal” politikası ve zorunlu sosyal izolasyon açıklandı. Bütün sınıfları kapsayacak şekilde eğitim askıya alındı ve diğer bazı önlemler nüfusun önemli bir bölümünü faaliyetlerinden uzaklaştırdı. Uruguay’ın, esas olarak başkent Montevideo ve metropol bölgesinde yoğunlaşan 3,5 milyon nüfuslu bir ülke olduğunu da unutmayalım.

Zorunlu karantina olmaması, ülkenin hem politik hem de toplumsal olarak işlemeye devam etmesini sağladı. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, mahalle faaliyetlerinin önemli bir bölümünü yeniden canlandıran ve birlik militanlığını toparlayan Halk Tenceresi gibi birkaç olay daha gerçekleşti.

Dönem boyunca gerçekleştirilen çeşitli gösterilere katıldık ve örgütlenmesini yaptık: 1 Mayıs’ta Cerro-Teja Kolonu’nu yükselttik, o gün gerçekleştirilen farklı faaliyetlere de katıldık ve 20 Mayıs’ta (kaybedilen tutsaklar günü) farklı sendikaların LUC karşıtı eylemlerine, etkinliklerine ve grevlerine katıldık. 1994 yılındaki Filtro Hastanesi’ndeki baskılara karşı düzenlenen 24 Ağustos’taki anmaya da katıldık.

Çalışmalar olabildiğince düzenli olarak sürdürüldü. FAU olarak Görüş Mektupları’mızı düzenliyor, durumu analiz ediyor ve genel bir eylem planı oluşturuyoruz. Aynı zamanda Covid’in sistemin yeni siyasi yapısı açısından temsil ettiği değişimler hakkında bir analiz geliştirmeye çalışıyoruz. Bu değişimler halihazırda kendini gösteriyordu fakat Covid ile daha da derinleşti.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

FAU için, özgüllüğün veya örgütlü anarşizmin tüm bölgeler düzeyinde büyümesi önemli. Anarşizmin büyüklüğünü yeniden inşa etmek sadece konuşmalarla değil halk içinde gündelik eylemlerle ve güçlü propaganda ile yapılacaktır. Anarşizmin yeniden güçlenmesinin ve değişim için bir alternatif olmasının yolu yoksulların günlük hayatlarına destek ve dayanışma sağlamak, örgütlenmektir. Anarşizm başarısız olmayacak tek ideolojidir. Bu tarihsel kırılmada kendine hareket alanı açabilir ve farklı bir toplumun inşasında kendini test edebilir. Bunun için, anarşist politik örgütler olarak bağlarımızı, koordinasyonumuzu güçlendirmek esastır. Bütün bölgelerdeki diğer grupları ve örgütleri güçlendirelim. Koordine olalım ve ortak bir stratejimiz olsun. Kolektif bir şekilde gelişelim. Aynı fikrin ve aynı amacın parçasıyız, bizi özgürleşmeye götüren politik süreci beraber inşa etmeliyiz.

Beraberiz.

ANARŞİZM VE ÖZGÜRLÜK İÇİN DÖVÜŞENLERE YAŞAM!

URUGUAY ANARŞİST FEDERASYONU

*Eş yönetim: Üniversitelerde öğrencilerin fabrikalarda da işçilerin yönetimde söz hakkı sahibi olma durumu. Latin ülkelerinin genelinde bununla ilgili mücadeleler toplumsal hareketlilikte önemli bir yer tutuyor.

Meydan Gazetesi Sayı 54, Ekim 2020

Paylaşın