Param Yok, Geçebilir miyim?

Sayı 8, Şubat 2013

Son günlerde ulaşım hatlarındaki turnike geçişlerinde enteresan olaylar yaşanıyor. Bunlardan biri geçen günlerde Yenikapı tren istasyonunda 20-30 kadar güvenlik görevlisinin 17 yaşında bir gencin trene parası olmadığı için bedava binmek istemesi karşısında genci kan revan içinde bırakarak dövmesiydi. Genç, turnikeden Akbil basmadan geçmek istiyor, güvenlik görevlileri de engelleme adına genci vücudundaki kemikler kırılıncaya kadar dövüyor. Bu olay akşam saatlerinde yaşanıyor. Olayı gören ve genci güvenlik görevlilerinin elinden kurtarmaya çalışan diğer yolcular da olaya bire bir tanık oluyorlar. Yolcular dışında tesadüfen orada bulunan bir gazeteci ise yaşananları kamuoyuna taşıyor ve bu mağduriyeti gözler önüne seriyor. Bu ve benzeri olaylar son zamanlarda gazete sayfalarında sıkça gözümüze çarpıyor.

Bunun dışında örneğin her gün işe gitmek zorunda olup da turnikelerden geçen ben ve benim gibi milyonlarca insan da benzer olaylara tanık olmuştur. Şimdilerde memurun beline tabancayı koyup dünyayı ben yarattım edasına sokan devletin yasalarla polis gibi yetkilendirdiği özel güvenlik şirketlerinin varlığı. Bu özel güvenlik görevlilerinin huzurlu çalışma koşulları, kazandıkları yeterli ücret ya da sağlık gibi sosyal hakları bu özel şirketler tarafından karşılanıyor mu bilemiyorum ancak görünen o ki turnikelerin başındaki bu insanlar adeta her an patlamaya hazır birer bomba gibiler.

Ulaşım özellikle İstanbul için çekilmez bir çile. Hem trafik hem de ulaşım için ödediğin para cabası. Dolayısıyla vatandaş kendince bin bir türlü yöntem geliştiriyor. Bu yöntemlerden biri çoğu kez benim de başvurduğum (İstanbul Kart) tam yerine indirimli Akbille ulaşım sağlamak. Bunun için de üniversitede okuyan kız kardeşimin Akbil’ini kullanıyor ve ulaşım için daha az ödüyorum. Ya da aybaşında kredi kartı, kira, fatura gibi sabit ödemelerim yüzünden aylık Akbil yükleyemediğim zamanlarda aylığı olan babam benim bindiğim otobüsün Akbil cihazına kendi Akbil’ini basıyor ve böylece yine ben daha az para ödemiş oluyorum. Açıkçası bu gibi yöntemler asgari ücretlerle geçinen aileler ve neredeyse herkesin kazancının yarısının ulaşıma ayrıldığı bir memleket için gayet sorunu çözücü yöntemler olabiliyor.

Ulaşımda trafik çilesi ise kendi başına ayrıca bir sorun. Her sabah ve her akşam iş gidiş geliş saatlerinde tıklım tıklım dolan metrobüs, tren ve metro ise vatandaşın sinir sitemini bir hayli bozuyor ve insanlar arası gerilimi had safhaya çıkarıyor. Herkes gergin ve her an ortamda bir kavga çıkabilme potansiyeli saklı. Üstelik kimsenin seni zorla bindirmediği, üstüne dünya kadar da para verdiğin bu ulaşabilme isteği nasıl da bir eziyete dönüşebiliyor, bu yazıyı okuyan herkes tahmin edebiliyordur.

Düşünün, işe gidiyorsunuz sabah saat 7:30 civarı. Maltepe’deki evinizden çıktınız, Kadıköy’e trenle geldiniz tıklım tıklım ve sonra Söğütlüçeşme metrobüsle Zincirlikuyu’ya vardınız tıklım tıklım. Zincirlikuyu’dan metro ile Levent’teki iş yerinize gidiyorsunuz. Turnikeye Akbil’inizi dokundurduğunuz sırada bir güvenlik görevlisi başınızda bitiveriyor; “Akbil’inizi görebilir miyim”, “eyvah kardeşimin Akbil’i bende kalmış”, “Maalesef Akbil’inize el koymak zorundayım”, “Peki ama neden”, “Talimat böyle”, “Ama başka param yok ve en son kalan 10 liramı da Akbil’ime yükledim”, “Üzgünüm yapabileceğim bir şey yok”. Bu örnek birkaç hafta önce bizzat yaşamış olduğum bir olaydı. Levent’e yürüyerek yaklaşık 45 dakikada vardım. İşe geç kaldım ve muhasebe müdüründen azar işittim, üstüne uyarı aldım. Akbil’imi ise tam 12 gün sonra ilgili merciden alabildim.

Bazıları bu sana ders olsun, koca kadının yanında üç kuruş para olmaz mı diyebilir. Bu soruya verilecek ve belki de sizi tatmin etmeyecek bir cevabım var. Param yok, geçebilir miyim?

Nergis Şen

Meydan Gazetesi Sayı 8, Şubat 2013

Paylaşın