Kullan at Kılavuz: Çalışma Yaşamındaki Sorunlara Karşı

Sayı 9, Nisan 2013

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Çalışma şartlarım çok kötü, ücretim düşük kendimi güvencesiz ve yalnız hissediyorum. Bunlara karşı ne yapacağım?

Bu tür sorunlara karşı işçilerin tek tek yapabilecekleri şeyler çok sınırlıdır. Hukuk, patronla yaptığımız sözleşmenin bütün içeriğine karışmaz. Çalışma saatlerinin ne kadarı olağan, ne kadarı fazla mesaiye girer bunu belirler, ama işyerindeki vardiya sistemine, işçinin kendini yalnız ve güvencesiz hissetmesine çözüm üretmez. Bu sorunların gerçekçi çözümü, işçilerin kandırılmamalarının, haklarının gasp edilmesine karşı durmalarının en güvenceli yolu sendikalı olmaktır. Sendikalar, bizlerin sorunlarına karşı mücadele etmekle yükümlü kurumlardır. İşyerinde birlikte mücadele etmenin ilk adımı sendikalı olmaktan geçer.

Çok fazla çalıştırılıyorum, yıllık izinlerimi tam olarak kullanamıyorum.

Haftalık yasal çalışma süresi 45 saattir. 45 saati aşan her saat için fazla mesai ücreti ödenmek zorundadır. Ayrıca, hiçbir işçi fazla mesai yapmaya zorlanamaz. İşverenler bunu bildiklerinden, iş sözleşmelerinde, peşinen fazla mesai yapmayı kabul ettiğimize dair hükümlere imza attırır. Bu tür kağıtları çok dikkatli okumalı, böyle bir ibare görürsek karşı çıkmalıyız.

Kıdemimize göre belli sürelerde yıllık izine hak kazanırız. Yıllık izinlere resmi bayram günleri dahil edilemez. Yıllık iznimizi işyerinin bulunduğu yerden bir başka yerde geçirmek istersek, işveren, dört güne kadar ücretsiz yol izni de vermek durumundadır.

Ayrıca, haftada 7 gün çalıştırılıyorsak, hafta tatili ücreti talep etme hakkımız doğar.

Ücretimden kesinti yapılıyor.

Yürürlükteki iş yasasına göre patronlar, işçinin “disiplin bozucu eylemler”ini gerekçe göstererek ücrette kesinti yapabiliyor. Ancak bu durum çok net belirtilmediğinden ve yoruma açık olduğundan, işçinin haklarını talep etmesi, sendikal faaliyet yürütmek istemesi bile patronun gözünde disiplin bozucu olabiliyor. Keyfi olarak yapılan kesintileri derhal Çalışma Bölge Müdürlükleri’ne bildirmek gerekiyor. Keyfi olarak kesinti yapan patron, idari para cezası ödemek zorunda kalacaktır.

Patron, hem ücret kesme cezası verip hem de bu disiplin cezasını gerekçe göstererek bizi işten çıkaramaz.

Patron, her ne olursa olsun, bir ay içinde toplam iki gündeliğimiz tutarında ücret kesintisi yapabilir.

Ücretim geç ödeniyor ya da aylarca ödenmiyor.

Patron işçinin ücretini tam olarak ve zamanında ödemek zorunda. Ödemiyorsa ya da geç ödüyorsa, iki yol var. Birincisi, kıdem tazminatımızı talep ederek iş sözleşmesini haklı olarak feshedebiliriz. İkincisi ise, iş kanunu’ndan doğan “iş bırakma” hakkımızı kullanabiliriz.

İş bırakma hakkının işyerinde birden çok ya da bütün işçilerce uygulanması bizi haksız yere düşürmez. Patronun “kanunsuz grev yapıyorsunuz, hepinizi tazminatsız atarım” palavralarına inanmayalım. Çünkü yasa bile, “işçiler topluca iş bıraksalar bile bu grev olarak nitelendirilemez” demektedir.

Burada dikkat edilecek nokta, patronun sonradan açacağı olası soruşturmada cevap olarak “ben ücretim ödenmediği için kendi kararımla çalışmamı durdurdum” diye yazmaktır. Patron bu iş bırakma eyleminin kendi kararımız olmadığını ispatlayıp bizi haksız göstermeye çalışacaktır. Kanmayalım.

İş bırakma sırasında, patron yerimize işçi alamaz, işi başkasına yaptıramaz. Bu gibi durumlar olursa bunların fotoğrafını çekip ilk fırsatta bölge çalışmaya da şikayet edebiliriz.

Patronun işten çıkarma tehditleri de inandırıcı değildir, ücretin ödenmemesi durumunda bizi işten çıkarması kanunen de yasaklanmıştır.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Çalışma Yaşamı Komisyonu’nun hazırladığı “ÇALIŞMA YAŞAMINDA HAKLARIMIZ SORUNLARIMIZ” kitapçığından faydalanılmıştır.

Meydan Gazetesi Sayı 9, Nisan 2013

Paylaşın