8 Mart kadınların günüdür, 8 Mart kadınların sesidir, 8 Mart direniştir

8 Mart’ın uluslararası düzeyde kabul gören bir hal alması 1970’lere rastlasa da, bu tarihe kaynaklık eden ve tüm dünya kadınlarının bugünü ortak bir gün olarak kutlamasına neden olan olay 1800’lerin ortasına rastlar.
ABD’de bir tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınlar, kötü çalışma koşulları ve düşük ücret’e karşı, daha iyi bir yaşam hakkı için mücadele vermektedirler. Ancak talepleri karşılıksız kalan kadınlar daha doğrudan bir eylem olarak greve giderler. Buna karşın patronlar ve fabrikanın güvenlik sorumluları, kadınları fabrika binasına kilitler. Patronlar, bu yolla kadınlara destek veren diğer işçilerin dayanışmaya girmelerini önlemeyi amaçlamaktadır. Çünkü kadınların verdikleri mücadelenin güçlenmesi ve grevin başka fabrikalara sıçraması onları korkutmaktadır.
Fabrikada beklenmedik bir yangın baş gösterir, kısa bir süre içinde binanın tümü alevlere teslim olur. Fabrikada kapalı kalan yüzün üzerinde işçi kadın alevler içinde can verir. Yaşanan bu olay sonrasında farklı iş kollarında çalışan kadın işçiler daha iyi bir yaşam için mücadeleyi devam ettirirler ve işlerini bırakarak kararlılıkla grev dalgasını sürdürürler.
ABD’de aynı yıllarda kadın haklarından radikal söylemlerle bahseden Emma Goldman olur ve söyledikleriyle Amerikanın en tehlikeli kadınlarından biri olarak nitelendirilir. 1919 yılında Rusya’ya sınır dışı edilmesine sebep olan Emma’nın; zorunlu askerlik, kadın hakları, evlilik, kürtaj ve doğum kontrolü, düşünce özgürlüğü, işçi hakları, konularındaki radikal değerlendirmeleri, 1934’lerde Amerika’ya girişini dahi yasaklar.
Anarşist – Feminizm mücadelesinde Emma Goldman dışında De Cleyre, Parsons, Michel gibi Anarşist kadınlarında görünür katkıları olmuştur. İspanya isyanında, Anarşist – Feminist Mujeres Libres (Özgür Kadınlar )hareketi, geleneksel aile kavramı, resmi eğitim ve toplumsal cinsiyet rollerine karşı geliştirdikleri mücadeleyle dönemin önemli hareketlerinden biridir. Savaş ortamında kadınların ilk olarak genelevlerde çalışan kadınları özgürleştirmek için harekete geçtikleri görülmektedir. İsyan sırasında otoritenin tüm sembollerine saldıran Anarşistler genelevlerinin de alevlerin arasında yanmasını seyrederek süren bir isyanın tetikleyicisi olmuşlardır. İspanya’da cephede savaşan Anarşist kadınların tarihte ‘erkekle eşitlenme’ olarak görüldüğü bu dönem aslında kendi hayatta kalma mücadelesini vermek için cepheye giden kadınların itaatsiz tavrının bir sonucudur. Tarihten anladığımız tüm bu çıkarsamalar Anarşistlerin radikal bir kadın mücadelesinin oluşmasında oldukça etkin olduklarının kanıtıdır.
1860´larda bu yana, Anarşizmin kapitalizm ve devlet üzerine radikal eleştirisi patriyarkanın eleştirisi ile birleştirilmiştir. Anarşistler böylece ‘erk’ek egemen topluma karşı gündelik ilişkilerini sorgulamaya ve cinsiyetsiz bir yaşam fikrini bugünden hayatlarına geçirmeye çalışmaktadırlar.
Türkiyede ise kadın mücadelesi çok daha farklı bir biçimde ilerlemekteydi. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadınlar bazı siyasal haklarını kazanmış gibi görünse de, bu haklar iktidardaki kişilerin belirlediği hukuksal çerçevede ilerledi. Kadınların “Kadınlar Halk Fırkası” kurma talebi gibi siyasal istekleri reddedildi. Hatta artık kadınlar erkeklerle “eşit” haklara sahip oldu diye kadın örgütleri kapatılarak bağımsız kadın hareketine son verildi. Ancak ülkemizde çeşitli engellemelerle kadın mücadelesi süreklilik gösterememiş, 1980 darbesinden sonra ise tamamen yasaklanmış, darbeden ortalama 4 yıl sonra kutlanmasına izin verilmiştir.
Günümüzde mücadelenin tarihinde gelinen nokta; kapitalizmin hızıyla kadının erkek dünyasında bir köle haline geldiğidir. Gündelik hayatımızda; okulda, aile içinde, işyerinde, sokakta otoriter ve hiyerarşik biçimde ‘erk’ek egemen kültürün etkisini ve pratiklerini yaşıyoruz. Bu egemen dayatmaya karşı yaşamlarımızı dönüştürerek, değiştirebiliriz. Farklılıklarımız bizi zenginleştirecek, sıkıntılarımız beraberce atılan adımlara dönüştüğünde farkındalıklarımızı yaratmak ta kolaylaşacaktır. Hayallerimiz birleştiğinde yeni heyecanların peşinden koşup, hayatlarımız birleştiğinde özgürleşmenin de tadına varacağız. Paylaşmak ve dayanışmak mücadelenin temelidir. Tarihin radikal kadın hareketlerinin ve Anarşist kadınların bizlere ödünç olarak bıraktığı isyanı sokaklara taşımalı ve toplumun değer yargılarını ortadan kaldırarak yaşam için direnişimizi sürdürmeliyiz. Direniş Sokaklardadır.
8 Mart kadınların günüdür, 8 Mart kadınların sesidir, 8 Mart direniştir
8 Mart sadece bir gündür, her gün bizimdir.

Günlük Yazıları