ANA SAYFA | SOKAK | FABRİKA | CİNS | TENEFÜS | TOPRAK | ENGLISH | İLETİŞİM |

Yaşamın Yeniden Yaratılmasına Karşı Saldırı: Sefire Katliamı

Devletler, katliamlarını özgür halklar üzerinde aralıksız sürdürüyor. Şimdi katliam bir halk devriminin gün be gün yeşerdiği Rojava’da yaşanıyor. Halk üzerinde, baskı ve zulmü meşru gören her muktedir gibi, yaşadığımız topraklarda da bu rolü kararlılıkla üstlenen AKP’nin silah ve lojistik destek sağladığı, TSK kamplarında eğittiği El-Kaide bağlantılı El-Nusra çetesi, Derik’ten Efrin’e PYD’ye bağlı halk savunma güçleri tarafından yenilgiye uğratılmıştı. Yenilgileri hazmedemeyen El Nusra çetesi, Rojava’nın Halep sınırındaki Sefire ilçesine bağlı Tel Hasıl ve Tel Aran köylerindeki sivillere yönelik saldırılar başlatarak, esir aldığı çoğu çocuk ve kadın olan yetmiş Kürdü katletti. Hakim olduğu bölgelerde cami imamlarınca “Kürtlerin canı, kadınları ve malları helaldir.” duyuruları yapıldı. Rojava’nın sınır bölgelerinden, içeriye doğru Kürt halkı göç etmek zorunda bırakıldı.

Özgür Bir Yaşam İçin 1 Mayıs'A

Özgür Bir Yaşam İçin 1 Mayıs’A

1 Mayıs 2013 Çağrımızdır; Yaşamak; çalışmak ve yine çalışmaktır bizim için, biz çalışmadan yaşamını sürdüremeyenleriz çünkü. Yaşamak için emeğimizi, zamanımızı bir başkası, yani bizden olmayan birisi, kazansın diye ama daha çok kazansın diye kullanırız. Ne ürettiğimizi, neden ürettiğimizi bilmeden çalışırız. Biz çalışıp yaşamımız yiterken, bir başkamızın yaşamı hep hazırdır çalışmaya çünkü iş hiç bitmez ve […]

8 Maden İşçisinin Yaşamını Yitirmesiyle İlgili Dağıtılan Bildiri

Üzüntümüz Öfkemizin Tohumudur!
“Bu mesleğin kaderinde maalesef ölüm var.” RTE

2013 yılı madenlerde yine katliamla başladı. Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait bir maden ocağında 7 Ocak Pazartesi günü bir işçi katliamı yaşandı. Öğlen saatlerinde 630 metre derinlikte yaşanan metan gazı patlaması sonucu maden işçileri yine toprak altında kalarak yaşamını yitirdi. Zonguldak’ın Kozlu ilçesinde meydana gelen bu katliamda Ahmet Şekerci, Hasan Bozacı, Muharrem Yapıcı, Yüksel Koca, Hüseyin Kürekçi, Satılmış Arslan, Köksal Kadıoğlu ve Muhsin Akyüz yaşamını yitirdi. 8 işçinin ölümünü hükümet kader olarak değerlendirip çok üzgün olduğunu belirtirken muhalefet ise hükümeti eleştirecek bir koz olarak değerlendirip derin üzüntü içerisinde olduğunu belirtti. Ardı ardına süren bu açıklamalar ile 8 işçinin öldüğü bu maden katliamında, hükümetiyle muhalefetiyle devlet şaşırmadı, üzüldü!

Devlet bu ölümlere şaşırmıyor, zaten şaşırması da beklenilemez. Çünkü bu sonucun sebebi kendisi ve sebebi olduğu bu sonuca sahte üzüntüsü ise, bu gerçekliği görünmez kılma politikasıdır. Üzgünlük propagandası yaparak herkesin ölümlere alışmasını istemektedir. Bu alıştırma politikası içerisinde gazete ve televizyonların konumu devlet için önemli bir araçtır. Maden ocaklarında her yıl onlarca, yüzlerce işçi katlediliyor. Her maden katliamıyla beraber, maden sektöründe ölümün olağanlaşması artıyor.  Sadece Türkiye’de de değil tüm dünyada maden ocaklarında ölüm olağanlaştırılarak, adeta iş sürecinin bir parçası haline geliyor. Yani bir maden işçisiyseniz işinizin gereği yerin yüzlerce metre altını, kömür çıkarmak için kazarsınız. Bazıları kazdıkları gün başına para alırken, bazıları ise kazdıkları metre başına para alır. Ve bu şekilde çalışmayı sürdürürken yaşamınızı yitirirseniz, bu olağandır. Adeta babadan oğula geçen bu mesleğin tüm incelikleri aktarılırken, ölmek de tüm olağanlığıyla aktarılmaktadır. Maden işçisinin yaşamını sürdürebilmek için metrelerce yerin altından çıkardığı bu kömür ne için çıkıyor?

Ezilenlerin Barışını Haykırmaya

Ezilenlerin Barışını Haykırmaya

3 Ekim Çarşamba günü küresel kapitalizmin bölgedeki savaşı genişletme isteği Akçakale’de de kendini bir kez daha gösterdi. Bunu ‘fırsat’ bilen yerel kapitalistler ve onların taşeron hükumeti ve taşeron muhalefet partileri bir savaş tezkeresi çıkartmak istiyor. Bölgede savaş, devletlerin politikasıyla “çıkmıştı” ve hala sürüyor; bir tarafta Suriye ordusunu, diğer tarafta Özgür Suriye Ordusunu destekleyen devletler, istediklerini […]

Bir “99%” etkinliği olarak “OCCUPY”a Anarşist Bir Eleştiri

Bu çalışma, “%99 etkinlikleri” olarak popülerleşen “occupy” üzerine anarşist bir eleştiri. Bu çalışmayla yeni bir muhalefet anlayışını araştırdık, tartıştık. Çalışmamızın, ezen-ezilen kavgasındaki tüm ezilenlere katkı sağlaması dileğiyle.

An anarchist criticism to “OCCUPY” As an activity of “99%”

This study is an anarchist criticism to “Occupy” which becomes popular as the activity of 99%. We discussed and looked into a new style of opposing with this study. We hope it will bu useful for all oppressed who are fighting against the power.

Ogün Samast 1 yıl sonra serbest, 10 yıl sonra Adalet Bakanı!

Ogün Samast 1 yıl sonra serbest, 10 yıl sonra Adalet Bakanı!

Geçmişte katliam yapanlar, yıllar sonra milletvekili ya da bakan olarak devletin en üst kademelerindeler. ‘Devlet için kurşun sıkan’larla ‘Teferruatlar’ bir olmuyor elbette. Şimdinin tetikçileri de katliamlarının ilk karşılıklarını almaya başladılar bile: çocuk mahkemesinde yargılanacaklar ve erken tahliye olacaklar

Sistemin Cahilleri Özgürleşiyor

Tüm bu olup bitenler ne senin güvenliği ne de parlak gelecek düşlerin içindir.Bütün bunlar sermayenin güvenliğinin ve geleceğinin teminatıdır.Unutma bu düzende güvende değiliz ve geleceğimiz ise kapkara.

Takke düştü (Te)Kel göründü

Bugün toplumumuzun büyük bir kesimi TEKEL işçisinin direnişi etrafında birleşti. Şimdi hemen hemen herkes özelleştirmelerin karşısında, 4-C’nin (güvencesiz, geleceksiz çalışmanın) karşısında. Nedir TEKEL işçisinin bu büyüsü, nerden geliyor bu birleştirici güç? Halkımızın sigara bağımlılığına mı bağlamalı, yoksa “iki tek” atma aşkına mı? Şimdiye kadar yok muydu 4-C, her geçen gün bir kamu kuruluşu özelleştirilmiyor muydu?

Reddediyoruz

Hak ihlal edildiği noktada ortaya çıkar. Varoluş özgürdür ve özgür varoluşa yapılan her müdahale; karşısında hak mücadelesini yani özgür yaşam mücadelesini bulmak zorundadır. Kürt halkının varoluşunu yoksaymayla-yadsımayla ihlal eden devlet de karşısında kürt halkının özgürlük mücadelesini bulmuştur. Ve bugün gelinen noktada tahakküm ve sömürü çarklarının daha iyi işlemesi için mezopotamyada savaşsızlık halini kendi yararına gören devlet kürt halkının onurlu barış talebine her zamanki gibi karşılık veriyor.