Köle Değil Kuryeyiz! – Oğuz Arıcan

Korona krizinin başından beri iş yükü oldukça artan ve son zamanlarda sıkça gündeme gelen sektörlerden biri moto kuryelik, diğer adıyla paket servis elemanlığı oldu. 2020 yılının Mart ayından bu yana bildiğimiz kadarıyla 189 moto kurye, patronların “daha fazla hız, daha fazla para” hırsı yüzünden yaşamlarını yitirdi.

Sayısını bilmediğimiz fakat çok fazla karşılaştığımız -benim de ufak tefek de olsa defalarca yaşadığım- kazalar birçok arkadaşımızı sakat bırakıp aylarca çalışamayacak duruma getirdi. Tüm bu olumsuzluklar bir yanda dururken örgütlenmemizin, bir araya gelerek sesimizi yükseltmemizin önüne geçmeye yönelik patron “önlemleri” gün geçtikçe artıyor, dolayısıyla yaşadığımız olumsuzluklar da artıyor. Örneğin sektörün en büyüklerinden olan Yemek Sepeti’nin patronu Nevzat Aydın, yaklaşık 4 ay önce işçi arkadaşlarımız sendikalaşamasın diye iş kolu değişikliğine gitmiş, işçilerini kurye yerine büro çalışanı olarak göstermişti. Bunun getirdiği olumsuzluk sadece sendikalaşamamak olmadı, bugün “sigortalı çalışan” kuryelere aşı önceliği çıkmışken Yemek Sepeti kuryeleri aşı olamayacak. Ki bu şirket Covid-19 konusunda duyarlı olma iddiasıyla “temassız teslimat” modasını çıkarmıştı ki bu konudan da bahsedeceğim birazdan.

Maaşlarımızı asgari seviyede tutup paket başı ücret veren ve bizi ancak çok fazla paket atarsak kazanacağımızla yaşamımızı idame ettirecek durumda bırakanlar; attığımız her pakette bizden yüzlerce kat fazla kazanan patronlar en ufak sağlık sorununda özel hastanelerde istedikleri tedaviyi olabilirken biz paket sayısını artırmak için hızlanıp kaza yapıyoruz.

Çalıştığımız sektörün dikkat dağınıklığına sıfır toleransı olduğunu son 1 yılda yaşamlarını yitiren arkadaşlarımızın sayısından çok iyi anlıyoruz. Elbette bu durum patronların da müdürlerin de umurunda değil… Bizleri günde 12 saat ve hatta Getir gibi şirketlerde 14 saate varan mesai saatleriyle ölüme yollamayı sürdürüyorlar. 13-14 saat direksiyon sallayan hangi insanın dikkati dağılmaz, hangi insan kaza yapmaz ki?

Yemek saatlerimizin dakikalarını hesap eden patronlar, son dakika gelen siparişleriyse (gıda sektöründe çalışanlar çok iyi bilir) ekstra mesai olarak görmüyor.

Yine Yemek Sepeti, virüse karşı “temassız teslimat” adı altında bir paket teslim şekli koydu ortaya, müşteri ile kuryenin arasındaki teması sıfıra indiren bu uygulamayı Yemek Sepeti’nin ardından başka şirketler ve restoranlar da başlattı ve tamamen kuryelere darbe vuran bir uygulama oldu bu. Onca kilometre yemek taşıyıp asansörü olmayan binalarda kan ter içinde katlarca merdiven çıkan ve müşterinin yüzünü bile görmeden, en azından bir “kolay gelsin” cümlesi bile duymadan, eli boş bir şekilde çalıştığı dükkana dönen yine biz olduk. Tamamen müşteri kaybetmemek için atılan bu adım, çoğu şirkette kuryelerin az da olsa aldığında sevindiği bahşişi yok etti. Ayrıca temassız teslimat isteyen müşteriler, götürdüğümüz paketlerin el değmeden hazırlandığını falan mı düşünüyor, hiç anlamıyoruz.

Öfkemiz sadece patronlara değil “yemeğim sıcak gelsin”, “yarım saate evden çıkacağım, acele edin” notlarıyla hızlandıkça hızlanmamızı isteyerek bizleri riske atan, içlerinde gram vicdan kalmamış müşterileredir de. Bizi sömürdükçe sömüren patronların yanı sıra kar kış demeden, verdiği siparişin mesafesine bakmadan kuryenin canını hiçe sayan, paketini kapıya bırakıp gitmemizi isteyerek bizlere yürüyen virüs muamelesi yapan müşterileredir.

Biz trafikte fark edilmeyenler, yokmuş gibi davranılanlarız. Biz kendi siparişini hızlı isteyen müşterinin daha sonra dar bir sokakta hızlı giderken gördüğünde arkasından söylenerek nefret dolu bakışlar attıklarıyız. Her gün onlarca insanla temas etmemize rağmen yaşamları göz ardı edilen, aşı yaptıramayanlarız. Ve artık yeter diyoruz!

Bir yemek azıcık soğumasın diye, bir kişinin planı 2 dakika aksamasın diye daha fazla hızlanmayı kabul etmiyoruz. Daha fazla paket başı ücret için yaşamlarımızı daha fazla tehlikeye atmak istemiyoruz. Örgütlenmemizi engellemeye, yani tekerimize çomak sokmaya çalışan patronlara inat bir araya gelecek, sesimizi daha fazla yükselteceğiz. Çünkü yaşamlarımızın yok sayılmasına artık tahammül edemiyoruz!

Oğuz Arıcan – Genç İşçi Derneği

GENÇ İŞÇİ DERNEĞİ