"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kürtaj Değil Roboski Katliamdır

 

Başbakanın “Her kürtaj Uludere’dir” söylemine karşı kadınların isyanı bugün Kadıköy sokaklarına taştı. Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda sezaryene karşı olduğunu söylemiş, kürtajı katliam olarak nitelendirmişti. Bu da yetmezmiş gibi kürtajı Roboski katliamıyla bir dillendiren devlet, kadın bedenini kendi kirli politikalarının bir parçası haline getirmeye çalışmıştı.

Bugün devletin bu söylemine karşı isyanlarını haykıran kadınlar Kadıköy sokaklarındaydı. Bizler de Anarşist Kadınlar olarak devletin bu kirli oyununa sözümüzü söylemek için oradaydık. “Katliam Roboskidir”, “Kapitalizme Köle Devlete Kurban Olmayacağız”, “Kapitalizm Katliamdır”, “Her Devlet Bir Uluderedir” yazılı dövizlerimizle, sloganlarımızla hep birlikte haykırdık asıl katliamın devlet ve kapitalizm olduğunu.

Anarşist Kadınlar olarak alanda yaptığımız konuşmada da vurguladığımız gibi bizler biliyoruz ki devlet başlattığı bu tartışmalarla yeni bir nüfus politikası güdüyor. Kürtajı Roboski Katliamıyla birlikte gündeme getiren devlet kendi katliamlarını gizlemeye çalışıyor. Roboski’de katlettiği 34 canın hesabını veremeyen devlet kadının bedeni üzerinden yaptığı politikalarla kendi katliamlarını gizlemeye çalışıyor.

Kürtajı yasaklayarak kapitalizme yeni köleler yetiştirmeyi amaçlayan devlet bilmelidir ki bizler ne devlete kurban ne de kapitalizme köle olacağız. Bizler biliyoruz ki kadının özgürleşmesi erke, varlığı erkten alan devlete ve kapitalizme karşı mücadeleyle mümkündür. Devletler yıkılmadıkça, kapitalizm son bulmadıkça kadınlar özgürleşemeyecektir.

 

Eylemde okunan basın metni;

Biz kadınlar;

Kürtaj hakkımız bahane edilerek bedenimizin, emeğimizin ve geleceğimizin
denetim altına alınmaya çalışıldığının farkındayız. Ne “kürtaj hakkımızın”
ne de “bedenimiz, emeğimiz ve cinselliğimiz üzerindeki haklarımızın”
sınırlandırılmasına izin vereceğiz.

AKP iktidarı, 4+4+4 sistemi ile eğitim alanında; Ulusal İstihdam Stratejisi,
grev yasakları ve diğer sendikal yasalarla çalışma ilişkileri alanında gündeme
getirmek istediği yeni kölelik düzenlemeleriyle, kadın bedeni üzerinde mutlak
bir tahakküm kurmayı hedeflemektedir. Bunu yaparken de dünyadaki bütün
faşist, militarist ve gerici iktidarlar gibi sözde “yaşam savunuculuğuna”
soyunmaktadır. Ne Tayyip istediği için, ne de piyasanın ucuz işgücü ihtiyacı için
çocuk doğuracağız. Bedenimiz bizimdir, üzerindeki hak ve tasarruf yetkisi bize
aittir.
Başbakan, fetus hücresiyle uğraşacağına devlet eliyle canı alınan Uludereli
çocukların hesabını versin. Bizler, yıllardır süren savaşın sona erdirilmesini,
Kürt sorununa çözüm bulunmasını isterken, ‘her kürtaj bir Uludere’dir’
açıklamasını bütün kadınlara hakaret olarak görüyoruz. Bu yaklaşım, Uludere
katliamının hesabını vermek yerine, üstünü örtme, sorumluluktan kaçma
yaklaşımıdır. Kadınları katil ilan eden, kadın düşmanı bu yaklaşımı kabul
etmiyoruz.

Başbakan, devletin “tasarrufundaki” her şeyden sorumludur. Yani Uludere
katliamı, Hopa’daki devlet şiddeti, tecavüzcülerin cezalandırılmaması,
kadın katillerinin haksız tahrik ile taçlandırılması bizzat Başbakanın
sorumluluğundadır. Ancak kadın bedeni, cinselliği ve doğurganlığı Başbakanın
da devletin de tasarrufunda değildir. Başbakan işine bakmalı ve haddini
bilmelidir.

‘KÜRTAJ HAKTIR, TARTIŞTIRMAYIZ. BEDENİMİZ BİZİMDİR!’