"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ankara’da Anarşist kadınlardan Vicdani Ret Açıklaması

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Ankara’daki Anarşist kadınlar Vicdani Red’lerini açıkladılar. Yürüyüş boyunca kortej oluşturan anarşist kadınlardan Nergiz Solmaz ve Zeynep Çiçek kürsüye çıkarak vicdani retlerini açıkladılar. Vicdani ret metinleri şu şekilde oldu:

ZEYNEP ÇİÇEK:
Kürdistan’da bir çocuğun hayretlerinin kelimesidir “le le” … sessizliğin en korkulan yanı bir dakika ara vakitleridir ki “bir kız çocuğu doğar” derler ya
hayret derinden ve bu kez sesli “ le le “… “ “Oku!”diye başlayan metinlerin kutsallığı,
ölümcül ayetlerin mealinin anlaşılmazlığı “ suç ve ceza” ikileminde gizli değil midir?
Savaşın ölümler dağıtıp; devletin erkek kusup erkekçikler yaratması, kutsal toprak, toprağın fethinin ödülü olarak kadının fethini haklı kılar.
Savaş: devletin,savaşanlar devletin kustuklarıdır. “ Kutsal “ olanla eşleştirilmek savaşa erkeğin çağırılıp, kadının adlandırılmasıdır ki, kutsal olana
girmek devletin, devletçiklerin işidir. “Doyma “ kisvesi altında, açlığın dağıtıldığı, kutsal olanın ürün vermekle kutsandığı toprak ve kadın…
Kutsallığımın reddidir, savaşın toprakları kanlıdır, kanlı toprağın ürünü yenmez!
Suç ve cezanın ikileminin diğer yanı savaşa çağırılanların istenilen ama beklenilmeyen çocuklukları. Hiçbir kadın devletten çocuk sahibi
olmak istemez ve hiçbir devlet çocuğun kendisinden olduğundan emin olamaz..
Önce söz mü eylem mi? Yaratılış; toprağa gömülen ve toprak kadar kutsal sayılan “ kadınlık “ …Gönüllülüğün zorunluluk haline geldiği,
savaş için gerekli sayılan kadınlığı, büyük aile, toplum kardeşliğini, devleti, kanlı toprakları reddediyorum. Bu vatan kimin sorusunun cevabının
mahremiyeti hiçbir vatan benim değil ve silahı dolduran şeytan ya da erkekte olsa, silahı dolduran kişinin annemden olduğunu reddediyorum.
Savaşı yaratmayanların direnişinin sesidir “le le” ve direnenlerin reddi devletler, bu topraklarda T.C. dir.Reddimdir!

NERGİZ SOLMAZ
Vicdani reddimi açıklıyorum çünkü,
Bir bebeği asker, erk sahibi yapan,doğmadan düşmanını belirleyen,
Bir erkeği “vatan borcu” diyerek zorla ölüme yollayan,
Bir kadının görevini “ vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirmek” olarak adledip kadını savaşın görünmeyen öznesi yapıp kokuşmuş bir kutsallıkla hiçleştiren militarist sistemin ta kendisidir. Doğduğumuz andan itibaren zihnimize nakşedilen bu milliyetçi, seksist, ataerkil düzenin değerlerini tekrar tekrar üreten militarizmi reddediyorum.
Hayır!
Ne bir erkeğin borcudur ölmek ne de kadınların vazifesidir ölüme hizmet etmek!
İktidarın kendi varlığını sürdürmek, milliyetçillikle pompalayıp dinle hipnotize etmeye çalışarak daha çok kan akıtıp,can bulmak için uydurduğu yalanlara inanmıyorum!
Yaşamlarımızı hedef alıp militarize eden, şiddeti meşru hale getiren bu sistemin içinde yer almayacağım.
Ve evet ben bir kadınım. Ellerim devletlerin vatan millet diyerek meşrulaştırıp akıttığı kirli kana bulaşmayacak, rahmim kanla beslenen militarist sisteme kurban vermeyecektir. Ve bir çocuk doğacaksa eğer gelecekten barış çalanlara ve faşizme inat ,sınırsız, özgür bir dünya için mücadele edecek ve öyle yaşayacaktır!