İspanya Krizinde İşsizler İsyanda

2000’lerin sonuna doğru yaşanan finansal kriz, son dört senedir Avrupa genelinde kendini hissettirirken, 80.000’e yaklaşan işsiz sayısıyla İspanya’da işler hiç de Mariano Rajoy hükümetinin istediği gibi gitmiyor. Halk, yaşanmakta olan bu duruma cevabını protestolarla verirken IMF, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Birliği komisyonunun oluşturduğu Troyka, Euro krizinin içinden nasıl çıkacağını düşünüyor.

Özellikle, Güney Avrupa ülkeleri ve İrlanda’da kendisini gösteren kriz, 2008’den bu yana İspanya’da yükselen bir oranda hissediliyor. Uzun süreli borçlar, inşaat sektöründeki çöküş ve işsizlik oranının yükselmesiyle kendini belli eden krize yönelik kesintiler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın işsizlere yapılan maddi yardımın artık yapılmayacağını açıklamasıyla başlamıştı. Halk arasında büyük endişeye yol açan bu önlemler, İspanyol hükümetinin KDV zamlarıyla rahatsız edici boyuta ulaşmıştı. Hükümet krizden kurtulmak için vergi gelirlerini arttırma politikaları uygularken, bu ekonomi politikaların Euro bölgesinin diğer güney ülkelerinde olduğu gibi ekonomiyi daha da felç edeceği yapılan yorumlar arasında. Avrupa Merkez Bankası’ndan alınacak yardımla piyasasındaki nakit sıkıntısını nasıl çözeceği merak konusu olan İspanya hükümeti, tüm bu ekonomik sorunların yanında, bir dizi siyasi problemle de karşı karşıya. Katalonya’da halk, bu ekonomik krizle pekişen durumdan kaynaklı, bağımsızlığını istiyor. Barcelona’da Eylül ayının sonunda gerçekleşen büyük protestolarda Katalonya halkı bağımsızlık için referandum istediğini haykırmıştı.

İşsizliğin %25’i aşan oranı, Mariano Rajoy hükümetinin başarısızlığı, AB ve Angela Merkel’e yönelik tepkiler, İspanya’da krizin ulaştığı sosyal, siyasi ve ekonomik boyutları göstermesi açısından önemli. Halk, borsa ve finans merkezlerinin ardından İspanyol meclisini işgal altına aldı.

59,3 milyar euroluk banka açığıyla İspanya’da durum, hükümetin artacak kesintileri ve Troyka’nın yaptırımlarıyla daha da kötüye gidecek gibi duruyor. halkın, grevler ve bitmeyen protestolarla, “kamulaştırma” ve özyönetim deneyimleriyle bu duruma yönelik verdiği yanıtlar ezilenler açısından daha belirgin bir hale dönüşecektir.