Anarşizm Nedir? (31): Devrimin Savunulması – Alexander Berkman

Yaşamı boyunca anarşizm için mücadele eden devrimci anarşist Alexander Berkman tarafından 1928’de yazılan, daha önce farklı dillerde “Anarşizm Nedir?, Anarşizmin ABC’si, Anarşist Komünizm Nedir?” isimleriyle yayınlanmış ve bugüne dek Türkçe çevirisi yapılmamış olan kitabın son bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. Paylaşılmış bütün bölümlere BURADAN ulaşabilirsiniz.

“Sisteminizin denendiğini düşünelim, devrimi savunmak için herhangi bir araç olacak mı?” diye soruyorsun.

Kesinlikle.

“Silahlı güçle bile mi?”

Evet, eğer gerekirse.

“Ancak silahlı güç, örgütlü şiddettir. Anarşizmin buna karşı olduğunu söylememiş miydin?”

Anarşizm, ister güç, ister şiddet, ister başka herhangi bir yolla, özgürlüğe herhangi bir müdahaleye karşıdır. Her türlü işgale ve zorlamaya karşıdır. Ama biri sana saldırırsa sana şiddet uygulayan odur. Kendini savunma hakkın vardır. Bunun da ötesinde, bir anarşist olarak özgürlüğünü korumak, baskı ve zorlamaya direnmek senin görevindir. Aksi halde kölesindir, özgür değilsindir. Başka bir deyişle, toplumsal devrim kimseye saldırmayacak ancak kendisini herhangi bir çevrenin istilasına karşı savunacaktır.

Ayrıca toplumsal devrimi anarşi ile karıştırmamalısın. Devrim, bazı aşamalarında şiddetli bir ayaklanmadır; anarşi ise özgürlük ve barışın toplumsal bir koşuludur. Devrim, anarşiyi getirmenin aracıdır ancak anarşinin kendisi değildir. Anarşinin yolunu açmak, özgür bir yaşamı mümkün kılacak koşulları oluşturmaktır.

Ama amacına ulaşması için devrim, anarşist ruh ve fikirlerle doldurulmalı ve onun tarafından yönlendirilmelidir. Hedefler araçları şekillendirir, tıpkı kullandığın aracın başarmak istediğin işi yapmaya uygun olması gerektiği gibi. Yani, toplumsal devrimin amacı anarşizm ise yöntemi de anarşist olmalıdır.

Devrimci savunma bu ruhla uyumlu olmalıdır. Öz savunma tüm zorlama, zulüm veya intikam eylemlerini dışlar. Sadece saldırıyı püskürtmek ve düşmanı seni istila etme fırsatından mahrum bırakmakla ilgilidir.

“Yabancı istilasını nasıl püskürtürdünüz?”

Devrimin gücüyle. Bu güç nelerden oluşur? Her şeyden önce halkın desteği, sanayi ve tarım işçilerinin bağlılığıyla. Devrimi kendilerinin yaptığını, hayatlarının efendisi olduklarını, özgürlüğü kazandıklarını ve refahlarını artırdıklarını hissediyorlarsa o zaman devrimin en büyük gücü bu duygudadır. Halk bugün kral, kapitalist veya başkan için savaşıyor çünkü onların uğruna savaşmaya değer olduğuna inanıyor. Bırak devrime inansınlar ve onu ölümüne savunsunlar.

Petrograd’ın yarı aç işçi erkekleri, kadınları ve hatta çocukları şehirlerini General Yudeniç’in Beyaz ordusuna karşı neredeyse çıplak elle savundu, onlar da bu insanlar gibi devrim için yürekten ve candan savaşacaklar. Bu inancı ortadan kaldırıp onların üzerlerinde bir otorite kurarak –ister siyasi parti ister askeri teşkilat olsun- halkı yerinden edersen, devrime ölümcül bir darbe vurursun. Onun ana güç kaynağını yok edersin: Halkı. Onu savunmasız bırakırsın.

Silahlı işçiler ve köylüler, devrimin tek etkili savunmasıdır. Birlikleri ve sendikaları aracılığıyla karşı-devrimci saldırılara karşı her zaman tetikte olmalıdırlar. Fabrikada ve değirmende, madende ve tarlada işçi devrimin savunucusudur. İhtiyaca göre kürsü ve saban başında veya muharabe alanındadır. Ama taburunda olduğu gibi fabrikasında da devrimin ruhudur ve devrimin kaderini belirleyen onun iradesidir. Sanayide atölye komiteleri, kışlalarda asker komiteleridir. Bunlar her türlü devrimci gücün ve faaliyetin kaynağıdır.

Rus Devrimi’ni en kritik başlangıç aşamalarında başarıyla savunan, emekçilerden oluşan gönüllü Kızıl Muhafızlar’dı. Beyaz Orduları yenen yine gönüllü köylü alayları oldu. Daha sonra örgütlenen düzenli Kızıl Ordu, gönüllü işçi ve köylü birlikleri olmadan güçsüzdü. Sibirya, bu tür gönüllü köylüler tarafından Kolçak’tan ve ordularından kurtarıldı. Ukrayna’da, yerli gericilerin boyunduruğunu halka dayatmaya gelen yabancı orduları kovanlar da -devrimci generaller ve özellikle Denikin Moskova’nın kapılarındayken- povstantsi olarak bilinenişçi ve köylü müfrezeleriydi. Güney Rusya’yı Almanya, Fransa, İtalya ve Yunanistan’ın işgalci ordularından kurtaran ve ardından General Wrangel’in Beyaz kuvvetlerini bozguna uğratanlar devrimci povstantsilerdi.

Devrimin askeri savunması üstün bir komuta, faaliyetlerin koordinasyonu, disiplin ve emirlere itaat gerektirebilir. Ancak bunlar, işçilerin ve köylülerin bağlılığından kaynaklanmalı ve kendi yerel, bölgesel ve federal örgütleri aracılığıyla gönüllü işbirliğine dayanmalıdır. Toplumsal devrimin diğer tüm sorunlarında olduğu gibi, dış saldırılara karşı savunma konusunda da halkın aktif çıkarları, özerklikleri ve kendi geleceklerinin kontrolünü ellerine almaları başarının garantisidir.

Şunu iyi anla ki devrimin gerçekten etkili tek savunması, halkın tutumunda yatmaktadır. Halkın hoşnutsuzluğu, devrimin en büyük düşmanı ve en büyük tehlikesidir. Toplumsal devrimin gücünün mekanik değil organik olduğunu her zaman aklımızda tutmalıyız. Gücü mekanik askeri önlemlerde değil sanayi ve yaşamı yeniden inşa etme, özgürlük ve adaleti tesis etme yeteneğinde yatmaktadır. Bırak halk, asıl tehlikede olanın kendi davası olduğunu hissetsin. Ancak o zaman içlerinden sağ kalan sonuncu kişi bile onun uğrunda bir aslan gibi savaşacaktır.

Aynısı dış savunma için olduğu kadar iç savunma için de geçerlidir. Halkı devrime karşı kışkırtmak için baskı ve adaletsizliği kullanamazsa herhangi bir Beyaz generalin veya karşı-devrimcinin ne şansı olabilir? Karşı-devrim sadece halkın hoşnutsuzluğundan beslenebilir. İnsanlar, devrimin ve tüm etkinliklerinin kendi ellerinde olduğunun, işleri kendilerinin yönettiğinin ve gerekli gördüğünde yöntemlerini değiştirmekte özgür olduklarının bilincinde olduğunda karşı devrim destek bulamaz ve zararsızdır.

“Ama karşı-devrimcilerin insanları kışkırtmalarına izin verir miydiniz?”

Hem de her şekilde. İstedikleri gibi konuşsunlar. Onları dizginlemek sadece zulme uğrayan bir sınıf yaratmaya hizmet eder, böylece halkın onlara ve davalarına sempatisini kazandıracaktır. Konuşmayı ve basını bastırmak yalnızca özgürlüğe karşı teorik bir suç değildir. Devrimin temellerine doğrudan bir darbedir. Öncelikle daha önce hiç var olmayan sorunları ortaya çıkaracaktır. Hoşnutsuzluğa ve muhalefete, kin ve çekişmeye; hapishaneye, Çeka’ya ve iç savaşa yol açacak yöntemleri ortaya çıkaracaktır. Korku ve güvensizlik yaratacak, komplolar hazırlayacak ve geçmişte her zaman devrimleri öldüren bir terör saltanatı ile sonuçlanacaktır.

Toplumsal devrim, en başından tamamen farklı ilkelere, yeni bir anlayış ve tutuma dayanmalıdır. Tümden özgürlük, onun varlığının nefesidir. Kötülüğün ve düzensizliğin tedavisinin baskı değil daha fazla özgürlük olduğu asla unutulmamalıdır. Baskı sadece şiddete ve yıkıma yol açar.

“O zaman devrimi savunmayacaksın?” diyor arkadaşın, merak ediyor.

Kesinlikle savunacağız. Ama konuşmaya karşı değil, bir görüşün ifade edilmesine karşı değil. Devrim, en sert eleştiriyi bile kabul edecek kadar büyük olmalı ve haklıysa bundan yararlanmalıdır. Devrim, gerçek karşı-devrime ve tüm aktif düşmanlara karşı, onu zorla işgal ya da şiddetle yenmeye veya sabote etmeye yönelik her türlü girişime karşı kendisini en kararlı biçimde savunacaktır. Bu, devrimin hakkı ve görevidir. Ancak yenilen düşmana zulmetmeyecek ve bireysel üyelerinin hatası nedeniyle tüm bir toplumsal sınıftan intikam almayacaktır. Babaların günahlarının bedelini çocukları ödemeyecektir.

“Peki, karşı devrimcilerle ne yapacaksınız?”

Fiili savaş ve silahlı direniş kayıpları içerir ve bu koşullar altında hayatlarını kaybeden karşı-devrimciler, yaptıklarının kaçınılmaz sonuçlarına katlanırlar. Ama devrimciler barbar değillerdir. Yaralılar katledilmez, esir alınanlar idam edilmez. Bolşeviklerin yaptığı gibi -barbarca- rehineleri vurma sistemi de uygulanmaz.

“Bir çatışma sırasında esir alınan karşı-devrimcilere nasıl davranacaksınız?”

Devrim bunlarla başa çıkmak için yeni yollar, mantıklı yöntemler bulmalıdır. Eski yöntem onları hapsetmek, boş boş durmalarını sağlamak, onları korumak ve cezalandırmak için çok sayıda insan çalıştırmaktır. Suçlu hapiste kalırken tutsaklaştırma ve acımasız muamele onu devrime karşı daha da kışkırtır, muhalefetini güçlendirir, intikam ve yeni komplolar hakkındaki düşüncelerini besler. Devrim, bu tür yöntemleri aptalca ve kendi çıkarları için zararlı olarak görecektir. Bunların yerine yenilmiş düşmanı, karşı çıkışının hata olduğuna ve yararsızlığına insancıl bir muameleyle ikna etmeye çalışacaktır. İntikam almak yerine özgürlük verecektir. Karşı devrimcilerin çoğunu düşman olarak değil de güç ve otorite arayan bireyler tarafından kandırılmış akılsızlar olarak görecektir. Onların cezadan ziyade aydınlanmaya ihtiyaçları olduğunu bilecektir.

Bugün bile bu görüş önem kazanmakta. Bolşevikler, Rusya’daki müttefik ordularının topçu gücünden çok, düşman askerleri arasındaki devrimci propagandayla yendi. Bu yeni yöntemler, şu anda Nikaragua kampanyasında bunlardan yararlanmakta olan Birleşik Devletler Hükümeti tarafından bile pratik olarak kabul edilmiştir. Amerikan uçakları bildiriler dağıtıyor, Nikaragua halkına Sandino’yu ve davasını terk etmeye ikna olmaları için çağrıda bulunuyor. Amerikan ordu liderleri bu taktiklerden en iyi sonuçları bekliyorlar. Ancak Sandino vatanseverleri, yabancı bir işgalciye karşı vatanı ve ülkesi için savaşırken karşı-devrimciler kendi halklarına karşı savaşıyorlar. Karşı-devrimcilerin aydınlanmaları çok daha kolay olacak ve daha iyi sonuç getirecektir.

“Karşı-devrimle başa çıkmanın en iyi yolunun gerçekten bu olacağını mı düşünüyorsunuz?”

Kesinlikle. İnsanca muamele ve nezaket, zulüm ve intikamdan daha etkilidir. Bu konudaki yeni tutum, benzer nitelikte bir dizi başka yöntem de ortaya çıkaracaktır. Yeni yöntemleri uygulamaya başlar başlamaz komplocularla ve devrimin aktif düşmanlarıyla başa çıkmanın çeşitli biçimleri gelişecektir. Örneğin onları tek tek veya küçük gruplar halinde, karşı-devrimci etkilerinden uzak bölgelere, devrimci ruha ve bilince sahip topluluklar arasına dağıtma planı kabul edilebilirdir. En basitinden, karşı-devrimcilerin de yemek yemesi gerektiğini unutma; bu da kendilerini, düşüncelerini ve zamanlarını komplo kurmaktan başka şeyler için yoracak bir durumda bulacakları anlamına gelir. Hapsedilmek yerine özgür bırakılan mağlup karşı-devrimci, varoluş yollarını aramak zorunda kalacaktır. Devrim düşmanlarını bile doyuracak kadar cömert olacağından, elbette geçiminden mahrum bırakılmayacaktır. Ancak söz konusu kişi; dağıtım merkezinin misafirperverliğinin tadını çıkarmak, güvenli konaklama yerlerine kabul edilmek vs. için bir topluluğa katılmak zorunda kalacaktır. Başka bir deyişle, karşı-devrimci “özgürlükteki tutsaklar”, varoluş araçları için topluluğa ve üyelerinin iyi niyetine bağlı olacaktır. Onun atmosferinde yaşayacak ve onun devrimci ortamından etkilenecektir. Hapishaneden daha güvenli ve daha mutlu olacağı kesindir. Yakında devrim için bir tehlike olmaktan çıkacaktır. Bunun örneklerini Rusya’da defalarca kez gördük. Çeka’dan kaçıp herhangi bir köy veya kasabaya yerleşen karşı-devrimciler gördükleri iyi muamele sonucunda çoğunlukla topluluğun işe yarar üyelerine dönüştüler. Toplumun refahını genellikle sıradan bir insandan daha fazla düşündüler. Onlar kadar şanslı olamayan ve hapisten kaçamayan diğer yüzlercesi ise hapishanede intikam ve komplo planları düşünüp durdular.

Kuşkusuz, devrimci halk tarafından bu tür “özgür tutsakları” tedavi etmeye yönelik çeşitli planlar denenecektir. Ancak yöntemler ne olursa olsun başarısızlığı insan deneyimi boyunca tamamen kanıtlanmış olan, mevcut intikam ve ceza sisteminden daha tatmin edici olacaktır. Yeni yollardan biri olarak “özgür yerleştirme” de denenebilir. Devrim, düşmanlarına ülkenin bir kısmına yerleşme fırsatı sunacak ve onlara en uygun toplumsal yaşam biçimini oluşturacaktır. Birçoğunun, devrimci topluluğun kardeşliğini ve özgürlüğünü, sömürgelerinin gerici rejimine tercih etmesinin çok uzun sürmeyeceğini öngörmek uydurma bir tahmin değildir. Ama böyle yapmasalar bile kaybedecek hiç bir şey yok. Aksine, intikam ve zulüm yöntemlerini terk ederek insanlık ve yüce gönüllülüğü uygulayarak devrimin kendisi manevi olarak kazancaktır. Bu tür yöntemlerden ilham alan devrimci öz savunma, düşmanlarına bile garanti edeceği özgürlük nedeniyle daha etkili olacaktır. Halka ve genel olarak dünyaya sunduğu çekiciliği böylece daha da karşı konulmaz ve evrensel olacaktır. Toplumsal devrimin yenilmez gücü adaletinde ve kardeşliğinde yatar.

Henüz hiçbir devrim gerçek özgürlüğü denemedi. Hiçbiri buna yeterince inanamadı. Güç ve baskı; zulüm, intikam ve terör geçmişteki tüm devrimlerin içine işlemiş ve böylece gerçek amaçlarını yok etmiştir. Yeni yöntemler, yeni yollar denemenin zamanı geldi. Toplumsal devrim, insanın özgürlük yoluyla kurtuluşunu sağlamaktır. Eğer özgürlüğe inancımız yoksa devrim bir inkar haline gelir ve kendisine ihanet eder. O halde özgürlük cesaretine sahip olalım. Bırakalım baskı ve terörün yerini o alsın. Özgürlük; inancımız, eylemimiz olsun ve onunla güçlenelim.

Yalnızca özgürlük toplumsal devrimi etkili ve sağlıklı hale getirebilir. Tek başına daha yükseklere giden yolu açabilir, refahın ve neşenin herkesin hakkı olacağı bir toplum hazırlayabilir. İnsanlar hayatlarında ilk defa anarşizmin cömert ve özgür ışığı altında büyüyüp gelişme şansına sahip olduklarında, işte o zaman güneş doğacak.

Çeviri: Burak Aktaş