Ortadoğu’da Ateşkes Ne Anlama Gelir?

Hamas komutanı Ahmed El Cebari, İsrail’in 14 Kasım’da başlayan ve 22 Kasım’a kadar devam eden saldırılarında ölen ilk insandı. Cebari’nin ölümünü takiben Gazze’de 150 insan öldü, yüzlercesi yaralandı. Ölen ve yaralananlar arasında çocukların, bebeklerin bulunması medyada yoğun bir şekilde gösterilmesine rağmen İsrail “kararlı” Filistin politikasından vazgeçmedi.

14-22 Kasım tarihleri arasına sıkışmış gibi görünen bu “kararlı” politika, uluslararası politikanın güncelliğine kurban edilen ya da hızında kaybolan birkaç gerçeği hatırlamamıza neden oldu belki de. Çünkü Gazze 2007 yılının Temmuz ayından bu yana kara, hava ve deniz ablukasında. Ablukanın sertliğini Mavi Marmara olayından hatırlıyoruz. 2 milyon Filistinliyi, dünyanın en büyük hapishanesinde tutan İsrail’in Filistin politikası, Arap coğrafyasında yakın zamanda yaşanan gelişmelerle beraber değerlendirildiğinde ne anlama geliyor?

Neden 14 Kasım?

İlk hava saldırısının tarihi önemli bir zamana denk gelmişti. Ekim ayının sonunda başlayan ve ilk saldırının 2 gün öncesinde tamamlanan bir tatbikattan çıkmıştı İsrail Hava Kuvvetleri. İsrail Hava Kuvvetleri Hava Savunma Dairesi, bu tatbikatı değişmez müttefik ABD’nin Amerikan Füze Savunma Kurumu’yla birlikte gerçekleştirmişti.

Özellikle 15 Kasım’da İslami Cihat’ın Tel Aviv’e yönelik gerçekleştirdikleri saldırılarda gördük bu tatbikatın etkisini. Tüm süreç boyunca “Demir Kubbe” diye bahsedilen savunma sistemi bu tatbikat sırasında kuruldu. Yerleştirilen Patriot füzelerine dayalı Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi, İsrail’in sadece Gazze’den değil, Lübnan ya da İran’dan gelecek füzelere karşı güvende olmasını sağlayacak.

İsrail saldırılarının ilk gününden bu yana, İsrail’in arkasında olduğunu belirten Barack Obama, seçim sonrası merak edilen İsrail ve Ortadoğu politikalarına ilişkin ilk adımıyla sonraki adımlarının nasıl olacağının ipucunu veriyor. ABD dış politikası, bu ortak tatbikat bilgisinden uzak, sadece Obama ve Clinton’ın İsrail’i destekleyen açıklamalarıyla değerlendirilirse eksik kalır. ABD, Ortadoğu’da güvenebildiği tek kaleye açık destek veriyor. Dolayısıyla İsrail’in bu saldırgan politikasına da… ABD, şu an Ortadoğu’daki etkisini, İsrail aracılığıyla hissettirmeye çalışıyor.

Arabulucu

Bütün bu sürecin başından beri, Hamas’tan yana tavır gösteren Mursi liderliğindeki Mısır, 20 Kasım’da başlayan ateşkes çalışmalarının en aktif öznesi konumundaydı. Ateşkesin sağlanması için yoğun bir görüşme trafiğine giren Mısır, Ortadoğu’da siyasi karizmasını hızla yükseltmeye devam ediyor.

“Bağlantısızlar” Toplantısı’nda, sıcak gelişme Suriye’de yaşananlar olmasına rağmen Muhammed Mursi’nin Filistin gündemindeki ısrarı, bütün bu yaşananlara ilişkin iyi bir öngörüyle ilgili olabilir. 17 Kasım’da ölen sayısı 29’a ulaştığında Mursi, Gazze’yi yalnız bırakmayacaklarını açıklamıştı. İlk saldırıdan itibaren, Mısır Dışişleri Bakanı Kamil Amr’ın Gazze’de bulunması bunun en somut göstergesiydi.

Batılı devletlerin çekingen bir tavırla İsrail’e destek beyanları, uluslararası haber kuruluşlarında yankılanıyorken, Mursi “Gazze’yi, Filistin’i asla yalnız bırakmayacağız. Mısır, dünkü Mısır değil… Bizler de dünkü Araplar değiliz.” diye açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar, sadece siyasi açıdan cesur açıklamalar değildi; bu, Arap Baharı’nın yaşandığı ülkelerin değişen Ortadoğu politikalarının da dillendirilmesiydi. “Bahar” öncesi durumda, Mısır ve Libya liderleri, İsrail’i kötüleyen açıklamalarda bulunsalar da İsrail’le iş yapmaya devam ettiler. Mursi’nin dünkü ve bugünkü Mısır karşılaştırması, bu gerçeğe dayanıyor.

Bir bakıma İsrail’in bu kararlı yok etme politikasının nedenlerinden biri de bu; Arap Baharı’nın yaşandığı coğrafyadaki siyasi yapıların değişen dış politikaları. Dünyanın en militarist devleti olmasının meşruluğunu, Ortadoğu’daki “terörist Araplar”dan alan İsrail; Batı’nın desteklediği Arap Baharı sonucu değişen Ortadoğu’nun, liberal-demokratik Arap siyasi yapılanmalarından rahatsız. Çünkü bu durum, İsrail’in “meşru savunma” stratejisini zora sokuyor. İsrail, bu ve benzeri saldırılarla, karşı tarafı “terörist” konumunda bırakarak “meşru savunma” konumunu kurtarmaya çalışıyor.

Şaron’un “Hitnakut” Politikası

2004 yılında eski İsrail başbakanı Ariel Şaron, Gazze’deki tüm İsrailli yerleşimcileri Gazze’den çıkartmıştı. Bu durum, uluslararası kamuoyunda barış nidaları eşliğinde çok olumlu karşılandı. Hatta Pakistan, Sharon’u Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermek istedi.

Oysa durum hiç de sanıldığı gibi değildi. Hitnakut, kesmek ya da bağını koparmak anlamına geliyor. Ariel Şaron’un yapmak istediği aslında buydu: Gazze’nin tüm dünya ile olan ilişkisini kesmek, ambargo koyarak Gazze’de hayatı felç etmek. Yani amaç Gazze’yi sakat bırakmak, Hamas’a uluslararası izolasyon uygulamak ve İsrail’in güneyini güvence altına almaktı.

Bugün bu politikanın, İsrail’in istediği sonuçlara yol açmadığını yaşanan son saldırılardan anlıyoruz.

Seçimler

Saldırının kısa dönemli geri dönüşüne ilişkin beklentiler ise, 22 Ocak 2013’te İsrail’de yapılacak seçimlerle ilgili. Netanyahu’nun tabanının oylarını tekrar kazanmak için bu saldırıyı gerçekleştirdiği açıkça konuşulanlar arasında. Böyle bir saldırıyla Netanyahu sağ tabanın oylarını garantilerken, başbakanlık için bir sonraki dönemine şimdiden hazırlanıyor.

Ortadoğu’da Ateşkes Ne Anlama Gelir?

Ateşkesle beraber kesinleşen tek şey, Mısır’ın bölgesel liderliği oldu. Hamas’ın “Zafer bizimdir.” Açıklamasını nasıl okumak gerekir bilinmez, ancak 150 filistinliyi öldüren İsrail, Patriot füzelerinden oluşan “Demir Kubbe”sini, Arap Baharı’nın değiştirdiği Ortadoğu’da ilk kez kullandı. Tüm bu süreç boyunca çekimser bir kınamayla yetinen Türkiye için yaşananların anlamı ise çok daha farklı. Bölgesel liderliği Mısır’a devreden Türkiye, yanı başında Irak ve Suriye’deki karışıklıklarla beraber İsrail rolünü oynamaya hazırlanıyor. Suriye sınırına kuracağı Patriot füzelerinden oluşan Demir Kubbe’yle, Mezopotamya’nın Netanyahu’sunun kim olacağı ise açık.

Ortadoğu’da siyasi ve ekonomik dengeler sürekli değişirken gerçekleşen ateşkes, büyük ölçekli bir savaşın başlangıcı olabilir. Devletlerin bölge üzerindeki çıkar çatışmaları alevlenirken, tüm bu yaşananların gölgesinde kalan durum: Filistin’de bir hafta içinde 155 insan öldü ve yüzlercesi yaralandı.