Yunanistan’da HES’e Direnen Vovusa Köyü’nde “Aoos’u Koru” Kampı Gerçekleştirildi

Yunanistan’ın kuzeybatısındaki Vovusa köyünde; Aoos nehri üzerinde kurulması planlanan Hidroelektrik Santral projesi’ni(HES) protesto etmek için bir araya gelen Vovusa köylüleri, yaşam savunucuları ve anarşist örgütlenme Alfa Kappa, 9, 10, 11 Ağustos tarihlerinde “Aoos’u Koru” kampını gerçekleştirdiler.

Yaşam Mücadelesi Ortak Mücadeledir

9 Ağustos günü farklı bölgelerden gelen yaşam savunucularının deneyimlerini paylaştığı bir panel düzenlendi. Panel farklı coğrafyalarda yaşayan suyu, toprağı ve havası için direnen yaşam savunucularının deneyimleri ve Yunanistan’da, Halkidiki’de maden çalışmalarına karşı direnen köylülerinde katılımıyla karşılıklı bir deneyim aktarımına dönüştü. Köylülerin davetiyle gelen Rize Senoz Vadisi’nden İsmail Akyıldız panelde Senoz Vadisi’ne yapılan HES projesinden, projenin vadide yaşayanları nasıl etkilediğinden ayrıca tüm Karadeniz coğrafyasında gerçekleştirilen ekolojik talandan bahsetti. Bu mücadelenin aktif bir katılımcısı olan İsmail Akyıldız, kendi mücadele deneyimleri üzerinden özellikle şirketlerin bu konuda yerel halkı kandırdığına, enerji adı altında hem ekolojik olarak hem de sosyal olarak ciddi bir talan yarattıklarını, beraberinde ise sadece rant elde etmek istediklerini vurguladı. Yine köylülerin davetiyle kırdan kente, kentten kıra uzanan bu ekolojik mücadelenin aktif katılımcıları olan ve kentte direnişi yükselterek şirketlere karşı eylemler gerçekleştiren Devrimci Anarşist Faaliyet’ten Alp Temiz ve Didem Deniz Erbak da mücadeledeki deneyimleri paylaştılar.

“Çevreci”” Görünümlü Truva Atı: Vakıflar ve STK’lar

Alp Temiz yaptığı konuşmada; “Bizim de köylülerle birlikte mücadelede yer aldığımız Loç Vadisi’nde bir şirket var. Adı ORYA holding, patronu Orhan Yavuz. Bu şirketin patronu ve TC’nin diğer en zengin patronları seneler önce, çevreci bir vakıf kurmak için bir araya geldiler. Bu vakfın adı TEMA’dır. Biz TEMA, Greenpeace, WWF gibi vakıfları “Truva Atı” olarak tanımlıyoruz. Çünkü bunlar ekoloji mücadelelerine önce bir hediye gibi sızıyorlar. Amaç insanları mücadeleden caydıracak şekilde etkinlikler yapmak. Oysaki köylüler vadilerindeki su için, yani yaşam için doğrudan şirketlerin karşısında mücadele etmekten kaçınmıyorlar. Fakat tüm bu vakıflar, STK’lar daha çok Coca Cola, Siemens, Unilever, Microsoft gibi katil vasıflı şirketlerle işbirliği halindeler. Örneğin Coca Cola şirketi yoksul Hindistan’daki temiz yeraltı sularını kendi içeceği için kapaklayarak yok ediyor. Bu şirketin Türkiye dağıtımcıları ise vadilerimizde termik santral inşa ediyorlar. Bu bir zincir gibi birbirine bağlı ancak kırılması şart olan bir mücadeleyi de beraberinde getiriyor. Bizler bu “çevreci” görünümlü Truva Atı Vakıf ve STK’lara karşı köylüleri uyarıyor ve bu üçkağıtçıların planlarını deşifre etmekten kaçınmıyoruz. Çünkü mücadeleye en çok zarar veren bu şirketlerdir.” diyerek küresel kapitalist şirketlerin “çevreci” imajlarıyla daha büyük karları ve daha büyük talan projelerini beraberinde getirdiğini açıkladı.

Kadının Ekolojik Uyumu

Didem Deniz Erbak ise yaptığı konuşmada ekolojik mücadelede kadınların en ön saflarda yer aldığını söyleyerek; “Hem katıldığımız, hem kentte olsun hem kırda olsun gerçekleştirdiğimiz tüm eylemlerde biz kadınlar en önlerdeyiz. Kendi yerelinde eken, biçen, toplayan, taşıyan beraberinde doğayla güçlü bir bağ kuran kadın suyu, toprağı elinden alındığında tüm yaşamının karşı karşıya kaldığı tehlikelerin oldukça farkında. Ben yaşadığım coğrafyada kadının muhafazakar görüşlerle arka planda olduğu gerçeğini düşünürken, ekoloji mücadelesi bu görüşümün değişmesine oldukça kattı sundu. Köyünde, vadisinde yaşayan kadınlarla tanışıp, onların mücadelesinde paydaş olduğum süreçte kendilerini ifade edişleri, mücadeleyi sahiplenişleri, doğası ellerinden alındığında yaşamlarını da kaybedeceklerinin farkındalığı ve bir yandan da kadın olmanın zorluğuna karşı direnişleri beni

inanılmaz etkilemiştir. Örneğin Cide- Loç Vadisi’nde HES’lere karşı direnen ve günlerce HES’çi şirketin önünde gencinden yaşlısına kadın kadına nöbet tutan, kar- soğuk demeden bekleyen, Senoz Vadisi’nde ellerinde taşlar şantiyeleri taşlayan nineler ekoloji mücadelesinin, kadının yaşamında ne kadar önemi olduğunu gösterdi.” şeklinde konuştu. Panel, köylülerin yoğun katılımıyla ve mücadeleyi ortaklaştırmanın kararlılığıyla, karşılıklı dayanışma atıflarıyla sonlandırıldı.

Kalan iki gün Aoos’taki projenin yarattığı ekolojik tahribatların anlatıldığı, köylülerin mücadeleyi yükseltmek için yaptıkları panel ve tartışmalarla sürdü. Yağmuru Bile filminin gösterimi, konserler ve atölye çalışmalarıyla kamp sonlanmış oldu.

 

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 12. sayısında yayımlanmıştır.