Kadın Başına Tek Başına – Özge Bal/Havva Kızılay

Birçok şey yaşarız biz kadınlar. Yedimizde de yetmişimizde de üzerimizden hiç eksik olmaz elleri, dilleri, bizim için yazılmış kaderleri. Yaşamak zorunda bırakıldıklarımızla geçer ömrümüzün büyük bir kısmı. Yaşamak istediklerimizse sorulmaz, bilinmez… Kimsenin derdi eksik olmasa, yine herkesin derdi bize düşer. Acımız, öfkemiz, derdimiz olur bizim ama çoğu zaman laf olur diye anlatamayız dertlerimizi bir başkasına, içinde yaşarız bu dertlerin. Ama bir dert ortağı bulduk mu kendimize, paylaşırız derdimizi de sevincimizi de. Çoğunlukla ortaktır dertlerimiz. Baba, patron, eş, kardeş… Hep “o” erkek vardır hayatımızda. Yaşamımıza kasteder, bizi yok sayar. Bizim de kendimizi yok saymamızı, susmamızı, sinmemizi, çaresiz olmamızı ister. “O”nsuz olmaz, dememizi bekler…

         Ancak tek başına kaldığında, yaşamını baştan yaratabilir her kadın. Bir anka kuşu nasıl küllerinden doğar, kadın da tüm direnciyle yeni bir dünya kurar. Üzerine dikilmiş gözlerin, ona her koşulda zorluk çıkaran bu sistemin karşısına kadın başına dikilir. “O”nlar çaresizliğimizi görmeyi beklerken, biz birbirimizin derdini en iyi anlayanlar, farklı hikâyelerimizi aynı dilden konuştuk… Kadının, mücadelenin, direnişin dilinden.

Yalnız kaldığını ilk kez ne zaman düşündün?

Naime: Eski eşim beni terk ettiğinde çocuğumla yalnız kaldım. Önceleri zorlandım. Bilmediğim bir şehirde çocuğumla yapayalnızdım. Çocuğuma bakmam gerekiyordu.

Birsen: Evlendikten sonra kendimi hep yalnız hissettim. Çünkü evde her işe koşturan, her şeyi düşünmesi gereken kişi bendim ama güçlüydüm. Ancak oğlumun ameliyat olması gerektiğinde yanımda kimse olmadı. Maaşımı ameliyat için kullanıyordum ve geriye para kalmamıştı. Son çare ailemden destek istedim ama bana sırtlarını döndüler. O zaman gerçekten tek başıma kaldığımı hissettim.

Asuman: Aslında hep yalnızdım. Evliyken ne bir gün beraber gezdik, ne bir gün çocuklarla ilgilendi. Her dediğini yapardık da niye gözü dışarıdaydı, bilmem.

Ayfer: Evliliğimin ilk aylarından sonra hep yalnız hissettim. Yanıldığımı, sorumsuz biriyle yola çıktığımı anlayınca yalnız kaldım.

Selma: Eşimle ayrı değiliz ama çocuklarımı büyütürken tam anlamıyla yalnızdım.

Nurcan: Evliyken de yalnızdım. “O” ve ailesi hep benim karşımdaydı. Ben ne desem tersini söyler, kavga ederlerdi benimle. Ayrıldım, yine yalnızdım. Kimseye anlatamıyorsun derdini, kimse dinlemiyor.

Seher: Aslında hep yalnızdım, hâlâ yalnızım. Sabah altıdan akşam dokuza kadar çalıştıktan sonra eve geldiğimde herkes uyumuş oluyordu. Eşim öldükten sonra da hayatım çalışmakla geçti.

Yaşadığın büyük zorluklar nelerdi?

Naime: Çocuğum küçüktü, “o” hiçbir şeyle ilgilenmiyordu. Tekstil atölyesinde çalışıyordum, çocuğuma ev sahibi bakıyordu. Aklım sürekli evdeydi; kızım aç mı, üşüyor mu? Bir yanda eş, dost, akraba baskısı bir yanda geçim sıkıntısı. Tam bir sıkışmışlık.

Birsen: Evlendikten sonra belimizi hiç doğrultamadık, hep bir parasızlık. Zaten evde tüm ekonomik yük bendeydi. O yüzden parayı yetirebilmek için tüm pazarı gezer her şeyin en ucuzunu alırdım. Sürekli evden işe, pazara koşturuyordum.

Asuman: Biz hep ezilmişiz. Yalnız bir kadınsan, burnunu evden çıkarınca hemen laf olur. Yalnız olduğunu anlayan daha çok gelir üstüne. Benim üstüme çok gelen oldu o dönemlerde.

Selma: Çokluk içerisinde yalnızlık zordur. Çocuklarımı büyütürken o adamdan ayrı değildim ama tam anlamıyla yalnızdım. Her gün zordu.

Nurcan: Evlenmeden önce kendime güvenim vardı, evlendim özgüvenim tamamen yok oldu. Evden dışarı çıkamadım, dünyayı unuttum. Telefon faturası nasıl yatırılır, unutmuştum. En zoru laf olmasın diye yaşadıklarını içine atmak.

Yaşadıklarınla nasıl başa çıktın?

Naime: Bana yapılan haksızlıklara karşı hayata dört elle sarıldım. Tek dayanağım kızımdı. Baskılardan kurtulmak için ailemin yanına taşındım, orada bir sene kaldım. Sonunda her şeyi bırakıp İstanbul’a döndük. Başımın çaresine bakıp mücadele etmem gerektiğini düşünerek çalışmaya başladım. Ayrıldıktan 3 sene sonra boşanma davası açtı; ben de karşı dava açtım. Davayı ben kazandım ama nafakayı ödemedi, tekrar dava açtım ve tüm nafakayı alabildim. Kadın kararlı oldu mu istediği sonucu alır. Umutsuzluğa kapılmamak gerek.

Birsen: Her doğumumda, yeniden doğdum. Yıllarca çocuklarımı büyütmeye çalışırken dertlerimi unuttum, düşüncelerim, bedenim hep genç kaldı. İnandığım mücadelede yanımda olan arkadaşlarımla hep dayanışma içinde olduk. Düşüncelerimiz umut dolu olduğundan, umudumu yitirmedim.

Asuman: Evliliğimin ilk zamanlarında sanırdım ki “o” gitse yaşayamam. Sonra boşverdim. Kendimi kimseye ezdirmedim. Tüm erkekleri karşıma aldım, korkmadım. Güçlü olmam gerekiyordu.

Sokakta yürürken erkeklerin sataşmalarına maruz kaldım. Hiçbirinde utanıp sıkılmadım. Kimi zaman terlik, kimi zaman sopa geçti elime. Beni korkutmaya çalışanların, cesaretimin karşısında geri çekildiklerini gördüm. Bizim utanacak bir şeyimiz yok.

Ayfer: Geleceğe umutla baktım. Çocuklarıma sevgim, yaşama inancım güç verdi. Tek başıma başarabileceğimi gördüm.

Selma: İyi şeyler olacağına inançla her seferinde yeniden başladım. İnanmak çok önemli.

Nurcan: Aşmak zorundaydım. Herkes çekildi kenara, her şeye yeniden başladım. Evlenmeden önce kendine güvenin oluyor; evlenince özgüvenim yok oldu. Şimdi param olmasa da özgüvenim var. Baskı görüp görmemekle alakalı özgüven.

Seher: Yaşadığım her zorluğu doğrulukla aştım. Doğruluk dediğim, insanın kendinden emin olması ve direnç.

 

Özge Bal – Havva Kızılay

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 37. sayısında yayınlanmıştır.