"Enter"a basıp içeriğe geçin

Ay: Şubat 2011

Lucy Eldine Gonzales


1853-7 Mart 1942 Teksas doğumlu bir sendikacı olan Lucy, siyahtı ve siyahlara karşı ayrımcılıkla savaştı. Kadındı, kadınlara karşı ayrımcılıkla savaştı. Emekçiydi, emekçileri ezen sömürü düzeniyle savaştı. Bugün geride bir tek fotoğrafı var. Bir de belleklere, belgelere bıraktıkları.

Lucy Eldine Gonzales 1871’de amcasına ait küçük çiftlikte kuzey Teksas’ta çiftlikleri dolaşan bir vergi tahsildarı olan Albert Parsons isimli bir beyazla tanıştı. O yıllarda Güney’de Jim Crow Yasaları hüküm sürüyordu. Ayrı ırklardan insanların evlenmesi yasaktı.

Bir kadının mücadelesi;Ayşe Tükrükçü

Ahali: Bağımsız Milletvekili adayı olmaya nasıl karar verdin?

Ayşe Tükrükçü: Onbir sene oldu genelevinden çıkalı. Hiç bir yasa değişmemiş, hala insan yerine konmamışız, ev tutarken, iş’e girdiğimizde zorluk çıkıyor.Üzerimize yapışan vesikaların hep göz önünde bulunması bizimle beraber yaşaması, beni hep rahatsız ediyordu. Milletvekili adayı olmayı kendim için kabul etmedim. Halen çalışan yada çalışmayan tüm genelev kadınları için kabül ettim. Benim gibi yüzlerce, binlerce annenin, kızların ciğerlerinde bu acının olduğunu biliyordum. Onların sözcüsü olmak için, Türkiye’de bir ilkin yaşanması için, vesikaların iptal edilmesi için. Bunları Türk halkına göstermek için kabül ettim.

İktidarların korkulu rüyası;EMMA GOLDMAN

Emma Goldman 27 Haziran 1869′da Litvanya’da bir Yahudi gettosunda dünyaya geldi. Anne ve babasının küçük bir han işlettiği Popelan köyünde büyüyen Emma Goldman on üç yaşındayken ailesiyle St. Petersburg’un Yahudi mahallesine taşındı. Burada altı ay okula gittikten sonra, ailesi tarafından okuldan alındı ve bir fabrikada çalışmaya başladı. Babasının sürekli dövdüğü ve on beş yaşındayken zorla evlendirmeye kalktığı Emma Goldman, evlenmeyi reddetti ve Amerika’ya giderek orada yaşayan üvey kardeşinin yanına yerleşti. Amerika’ya gider gitmez, Doğu Avrupa’dan gelen diğer göçmenler gibi bir giysi fabrikasında işe girdi. 17 yaşındaki genç Emma Goldman’ı anarşizme yönelten, 4 Mayıs 1886′da Chicago’daki Haymarket Meydanı’nda anarşistler tarafından örgütlenen bir mitingde bir polis grubunun içine bomba atılmasının ardından beş anarşistin tutuklanması ve “anarşist oldukları için” dördünün idam edilmesi, birininse idamından hemen önce kendi hayatına son vermesi oldu. Bu olaylar sadece bir kuşağın vicdanını şekillendirmekle kalmadı; Emma Goldman’ın köklü bir dönüşüm geçirmesine de yol açtı. Emma Goldman Chicagolu anarşistlerin idam günü devrimci olmaya ve idam edilen anarşistlerin ideallerini yaşatmaya karar verdi.

Lucia Sanchez Saornil


1895 yılında Madrid’te yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen lucia sanchez , tükenmeyen özgürlük tutkusunu öncelikle şiirleriyle günyüzüne çıkarttı.

1916 yılında telefon operatörü olarak çalışmaya başladığı iş yerinde,
1931′de grev örgütleyen anarşist sendika CNT-FAİ’ye destek vermesi hayatının dönüm noktası olucaktı.

Grev sonrasında Lucia , CNT-FAİ sendikasının gözü kara bir militanı haline geldi.

Hapishanede kadın olmak

A:Hapiste kadın olmak seni nasıl etkiledi? Neler yaşadın? Kadınlar arası dayanışma nasıldı?
Günnaz: Gözaltına alındığımda 1997’nin başıydı. O dönem gözaltı kayıplarının yoğun olduğu dönemdi. Aslında hapiste kadın olmaya gelmeden önce şubede kadın olmak var. Çünkü gözaltına alındığınız andan itibaren bir silah gibi çıkıyor karşınıza kadın olmak. Ben sokaktan kaçırılmıştım. Daha taksiye biner binmez cinsel taciz başlamıştı. Girer girmez erkek ya da kadın fark etmiyor çırılçıplak soyuyorlar. Ve işkence süresince erkek de, kadın da cinsel tacize maruz kalıyor. Ama kadınlara ekstra bir de tecavüz tehdidi var. Örneğin, işkence seanslarına katılanlardan biri sürekli ters ilişki ile tehdit ederdi. En son bir akşam geldi. İşkence bitmiş, işkenceciler yok ortada. Adam geldi, sabaha karşı dört beş gibi aldı beni götürdü, çırılçıplak soydu. “Tamam” dedim “Tehdidini yapacak herhalde bu”. Yapmadı ama sürekli tehdit etti. Yani kadın kimliğini sonuna kadar kullanıyorlar size.