“Tepetaklak” – Didem Deniz Erbak

rovesata

Hızla havadan gelen topu izlersin, yukarıya zıplayarak kendini bırakırsın, sırtın yere gelecek şekilde adeta yere paralelmişcesine uçarsın. Topa sağ ayağınla vuracak gibi yapıp aşağıdaki sol ayağını yaylayarak vurursun, Newton’un yer çekimini yasasına meydan okursun. Meydan okuman sırt üstü yere yapışmanla sonlanır. Anlatıldığında çok şov bir vuruş gibi anlaşılmıyorsa da, böyle bir golü izlediğinde heyecanlanırsın.

Bu en şov vuruştur; çünkü sokakta maç yapanlar bilir ki ayakla attığımız goller 1’lik, kafa ve vole vuruşu 3’lük iken, röveşata 5’lik bir goldür. Bazı mahallelerde 6’lık 8’lik sayıldığı bile görülmüştür. Korkuna rağmen cesaretini toplayarak, toprak ya da beton zemine yapışacağını bile bile bu en zor, zorun zoru vuruşu yaparsın ve adeta tepetaklak olursun. Eğer topa vurmuş ve golü atmışsan; karşı takımdakileri, kendi takım arkadaşlarını ve tüm izleyenleri tepetaklak etmişsindir. Topa vuramamışsan yani sıyırmışsan; sırtında yer, gözlerinde gökyüzü, kulağında kıs kıs gülmelerin sesleriyle tepetaklak olmuşsundur. İşte böyle bir vuruştur röveşata.

Chilena’dan Röveşataya

Tepetaklak olma anlamına gelen röveşatayı futbol müsabakalarında ilk vuran Şilili futbolcu Ramón Unzaga 1914 yılında atmıştır. Hatta bu yüzden Şili’de k 600 kg’lik bir heykeli dikilmiştir. Bu sebeple hareket senelerce Chilena diye anılmıştır. 1930′larda ise Brezilyalı Silva, 1960′larda da Pele “Chilena” vuruşunu bolca yaparak dünya futbol tarihine bu şov vuruşu katmışlardır.

Asla Pes Etme Röveşatası

Röveşata gollerini çok izleyemeyiz; çünkü sokaktan stadlara, oyundan kumara giden futbol içinde röveşatanın bizdeki korkusunda bir değişim olmuştur. Toprak ve beton zemin değişmiş, yer çim olmuştur, vuruş kolaylaşmış gibi gözükse de aslında zorlaşmıştır. Seni izleyen kulüp başkanından teknik direktörüne, mesai arkadaşın kaleciden stopere, tribünlerden ekranlardaki milyonlara rezil olmak vardır. Sol açığın biraz arkana yaptığı ortanın sorumluluğunu üstlenmeden geçiştirmek varken vurup vuramayacağını bilmediğin ama inandığın vuruşu seçmek zordur. Antrenmanlarda yüzlerce kez çalıştığın bu vuruşu maçta yapmak zordur. Pes etmeden sürdürülmesi gereken bir istek gerektirir. “Denedim olmadı”, “denedim ıskaladım”, “herkes güldü”, “rezil oldum!” demeden, “yaaa şu topa doğru düzgün vuramıyorsun, röveşata ile mi vuracaksın” azarlarına aldırmadan, asla pes etmeden bir daha ve bir daha vuracaksın.

Tepetaklak Röveşata

Sokak oyunlarında kafa ya da vole 3’lük, röveşata 5’lik sayılır diye az önce bahsetmiştim. Vurulamayan vuruş, atılamayan goldür diye puanı yüksektir röveşatının. Ayrıca karşı takımı madara etmenin de vuruşudur.

1989’da Galatasaray Fenerbahçe maçında Galatasaray 3-0 öndedir. Kazandıklarını düşünen Galatasaraylılar rahatlar, gevşer. Prekazi orta sahada röveşata ile güzel bir pas atar. Attığı pası Kovaçeviç yine bir röveşata ile paslar. Art arda yapılan bu röveşatalarla Galatasaray Fenerbahçe’yi sadece 3-0 yenmekle kalmaz; adeta madara etmiş olur. Ancak maçın sonuna gelindiğinde “tepetaklakla” eğlenen Galatasaray adeta vuruşu sıyırmış forvet gibi tepetaklak olur ve Fenerbahçe’ye 3-4 yenilir. İşte bundan dolayı zordur Röveşata. Vurursan havalara uçarsın, vuramazsan yerlerde sürünürsün.

Talihsiz Röveşata

Dünya futbol tarihinin talihsiz röveşatalarından biri de Beşiktaş’ın vazgeçilmez defanslarından Recep’in başına gelmiştir. Takoz Recep lakaplı Recep Beşiktaş’ın 1990’da Malmö ile yaptığı maçta, Malmö’nün atağında yapılan ortaya aşırı tepetaklak bir vuruş yaparak kendi kalesine röveşatayla gol atmıştır. Maç 2-2 iken 3-2 olmuş ve Beşiktaş yenilmiştir.

Kapitalist Röveşata

Bir de risklerine rağmen olur olmadık pozisyonlarda röveşata vuranlar vardır. Riski severler. Bir kere de olsa vuruşlarıyla gol atmışlardır, havada uçmanın keyfini almışlardır. O imkansız vuruşu yapmış, golü bulmuşlardır. Ama forvetlerden çok azı Fenerbahçeli Sow’un yaptığını yapmıştır. 2016’da yapılan Manchester maçının ilk dakikalarında röveşatayla gol atan Sow İngiltere basınının ilgisini yeterince çekememiştir. Ortalama bir röveşata övgüsüyle geçiştirilmişken bu maçtan tam 24 gün sonra bir röveşata haberiyle ilgi çekmeye başlamıştır. Sow röveşata vurmaktan vazgeçmemiş ve Feyenord maçında bir röveşata golü daha atmıştır. Fenerbahçe takımının şirketi Fenerium’un tasarımcıları da adeta röveşataya röveşata vurarak; Sow’un formasını tekrar tasarlayıp sırt yazılarını yer çekimine ters basarak satışa çıkarmışlardır. İngiltere spor gazetelerinin ilgisini de Sow’un röveşatası değil, bu formalar çekmiştir. Son transferinden bu yana Sow’un satılmış tüm formalarından kat be kat daha çok forma satılmasını sağlayan bu ters forma, her şeyi ranta çeviren kapitalizmin bir başka röveşatası olmuştur.

Röveşata fırsattır.

Sokağın oyunundan endüstrinin kumarına dönüşen futbolun en şov vuruşuyla gol atmak ne kadar keyifliyse; gol yemek de bir o kadar da üzücüdür. Oyunun kumara dönüştüğü futbolda eski stadlara kaçak sıvışmak bizim attığımız bir röveşata ise; yeni stadlara passoligle girme zorunluluğu bize atılan bir röveşatadır. Böyle sürerse daha çok röveşata vururlar ve bizi daha çok madara ederler. Kaleci berbat, defans hantal, orta saha oynamıyor, forvet koşmuyor, kimse inanmıyor mu?! Riskleri umursamadan, sol açığın biraz arkana yaptığı ortaya, yani arkanda kalan topa, inanırsan röveşata vurabilirsin. Röveşatan gol olursa her şey tepetaklak olur.


Didem Deniz Erbak

[email protected]

 Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 35. sayısında yayınlanmıştır.