1984’ten Bugüne Örgütlenerek: De Grote Broek

Paylaşmanın ve dayanışmanın mekanlarına yer verdiğimiz arka sayfalarımızda, bu sayımızda Hollanda-Nijmegen’den Grote Broek kolektifinin deneyimlerine yer veriyoruz. 35 yıllık bir işgal evi deneyimi ve politik bir mekan olan Grote Broek’ten Peter M. ile bu 35 yıllık deneyimi konu edindiğimiz bir röportaj gerçekleştirdik.

Öncelikle kuruluş sürecinden biraz konuşalım istiyoruz. Grote Broek nasıl kuruldu?

Grote Broek, Hollanda’nın Nijmegen şehrinde işlerliği olan politik ve sosyal bir alandır. Kolektif, bünyesinde birlikte yaşayan iki komün, bir vegan-organik restoran, politik bir kafe, konser alanı ve 16 örgütün karar alma süreçlerini işlettikleri mekanı barındırır. Aslında sadece 150 bin nüfuslu Nijmegen’de değil, aynı zamanda Hollanda’da da önemli siyasi bir alan konumundadır. 1984’te işgal edilen bina, birçok zorla boşaltma girişimine karşın 2002’de legal bir biçim kazanmıştır. Hollanda’da buna benzer süreçler, bina sahibi ya da konut destek birimiyle yapılan anlaşmalarla sağlanıyor. 2009’da on yıllık bir kira kontratı imzaladık. 2018’de sınırsız bir süreye kadar uzattık. Bu iş biraz teknik ve hukuki işlemleri içinde barındırıyor. Ancak Hollanda’da ve içinde bulunduğumuz süreçte, sınırsız anlaşmalar genelde “işgal evleri”nin lehine bir durum.

Kuruluş sürecindeki temel dinamikleri ve nedenleri tek tek sayabilmek zor. Ancak işgal hareketi ve devrimci siyaseti önemseyen kolektif ya da grupların buna benzer alanlar açmaları çok önemli. 13 yıllık bireysel deneyimim de bunun böyle olduğunu söylüyor. İnsanların bir araya gelecek mekanlar bulabilmeleri buna benzer alanlar, birliktelikler geliştirebilmenin iyi bir yolu. Siyaset konuşabilmenin ve tartışabilmenin, bu tartışmaları ve düşünceleri pratikleyebilmenin bir aracı Grote Broek. Kapitalizmin yok saydığı değerlerin somutlanabileceği bir alan. Aslında birçok yönden İstanbul’daki Kolektif 26A deneyimine benziyor, anarşist düşünceleri ve siyaseti pratikleme çabası…


Grote Broek’teki işleyişten bahseder misin? Kararların alınması, inisiyatifler…

Aslında Grote Broek tek bir ideolojik yapı üstüne kurulu bir yapı değil, özgürlükçü soldan anarşizme farklı bakış açılarına sahip örgütlenmelere ev sahipliği yapıyor. Özellikle Nijmegen gibi bir şehirde, muhalefetin sınırlı olduğu bir bölgede, buna benzer bir dayanışma her şeyden önce bir ihtiyaç. Bunun bir ihtiyaç olduğunu bir anarşist olarak söylüyorum. Ancak şunu eklemeliyim, bu dayanışma tabana dayalı karar alma süreçlerine dayanıyor. Hiçbir politik parti, Grote Broek’te yer almıyor.

Grote Broek’te aktif 16 örgüt var. Bu aktif kullanımın dışında, birçok kolektif ya da grup mekanı kendi etkinlikleri için kullanabiliyor. Film gösterimleri, dışa açık tartışmalar, iç toplantılar… Grote Broek’in binasında 16 insan yaşıyor. Hepsi de bir kolektifte çalışmalar yürütüyor.

Aslında Grote Broek’te çalışma yürüten iki kolektiften özellikle bahsetmek istiyorum. Klinker ve Onderbroek… İki kolektifin de binada alanı mevcut ve Grote Broek’in politik altyapısı için bu iki alan oldukça önemli. Onderbroek bir konser alanı. Burada konser etkinlikleri düzenliyoruz. Punk’tan Jazz’a oldukça geniş bir yelpazemiz var. Onderbroek bir araya gelmemize ve hem kendi hem de başka kolektifler için ekonomik dayanışma etkinlikleri yapmamıza olanak veriyor. Her şeyden önemlisi gönüllülüğe dayanıyor.

İkinci kolektif Klinker, vegan-organik bir restoran. Bu mekanda politik etkinlikler, tartışmalar, film gösterimleri ve atölyeler düzenleniyor. Haftanın dört günü restoran açık oluyor, oldukça yerel ve organik gıdalar kullanılmaya çalışılıyor. Sebze-meyveyi yerel üreticiden temin etmeye çalışıyoruz. Zapatista Kahve Ağı gibi ağlardan edindiğimiz başka gıdalar mevcut. Klinker aynı zamanda göçmenler için de bir buluşma yeri. Yasal evrakları olmayanlar, buluşma mekanı olarak Klinker’i kullanıyor. Fotoshop atölyeleri, Linux ve siber-güvenlik atölyeleri gibi benzer atölyeler için mekan kullanılabiliyor. Klinker’de De Zwarte Uil (Kara Baykuş) isimli anarşist bir kütüphane de mevcut. İnsanlar kütüphaneden kitap ödünç alabiliyor. Klinker’de de insanlar gönüllü olarak çalışıyor, buradan elde edilen gelirle örgütler ya da eylemlere ekonomik dayanışma sağlanıyor.

Yani Grote Broek bu kolektif ve bireylerden oluşan başka bir kolektif. Aylık karar alma süreçlerinde farklı meseleler konuşulup planlanıyor. Ekonomi, mekanın bakımı, ekonomik dayanışma gösterilecek kolektifler bu karar alma süreçlerinin çerçevesini oluşturuyor. Bu aylık toplantılara, mekanı kullanan kolektiflerdeki bireylerin hepsinin katılması beklenir. Amaçlanan şey ortaklaşmaktır. Bazen burada konuşulan konuların, kolektiflerin kendi iç toplantılarında da konuşulması gerekebilir. Bir sonraki buluşmaya kadar iç tartışmalar sürer. Bu aylık toplantıların yanında daha büyük toplantılar da organize edilir. Bir sonraki yılın ekonomi planı gündem olabileceği gibi, mekana yönelik bir faşist saldırı da gündem olabilir. Tüm toplantılarda konsensusa dayalı bir karar alma süreci işletilir. Eğer mesele çözülmezse oylamaya gidilir. Grote Broek’teki tüm örgüt ve kolektiflerin bir oyu ve binada yaşayanların bir oyu vardır. Yani hem orada yaşayıp hem de kolektifte olanlar iki ayrı oy kullanamaz. 6 yıllık deneyimim boyunca, tartışmalı karar alma süreçleri yaşasak da çoğunluğun kararı belirlediği bir oylama sürecine girmedik.

Her ay konut destek birimine ödediğimiz sabit bir miktar var. Bu paranın %60’ı orada yaşayanlar, %40’ı Grote Broek bünyesindeki örgüt ya da kolektifler tarafından karşılanıyor. Orada yaşayanlar için bir kira uygulaması yapılıyor. Ancak ödenecek kira bireylerin kazancına göre belirleniyor. Bu uygulama her ay orada yaşayanların kazançları hesaplanarak yapılıyor. Dolayısıyla, binada yaşayan bireylerden biri, bir ay daha fazla öderken bir sonraki ay daha az ödeyebilir. Bu onların kazandıklarıyla ilişkili. Ekonomik sorunlar her zaman karşılaşılabilir sorunlardır. Önemli olan onları kolektif bir şekilde çözebilmektir.

Kolektifin bulunduğu yerdeki politik atmosferden biraz bahsedebilir misin? Grote Broek bu atmosferi nasıl etkiliyor?

Daha önce belirttiğim gibi Grote Broek ekonomik olarak şehirdeki eylemlerle ekonomik dayanışma gösteriyor. Politik etkileşim için iyi bir mekan sağlıyor, ki buralarda toplantı ya da paneller düzenlenebiliyor. Nijmegen’deki tüm eylemler ya Grote Broek’te başlar ya da burada biter. Grote Broek imzasıyla eylem yapmıyoruz, genelde Grote Broek içindeki örgütlerin isimlerini kullanıyoruz. Örneğin, Suriye’deki savaş nedeniyle Nijmegen’e gelmiş göçmenlerden oluşan ırkçılık karşıtı bir platformu anarşistler olarak örgütlediler ve beraberce 1 Mayıs’a katıldık. Antifaşist eylemleri, göçmenlerle dayanışma eylemleri, hayvan hakları eylemleri, ekoloji eylemleri, LGBTİQ+ eylemleri örgütledik.

Karşılaştığınız sıkıntılar ve siyasi baskılardan söz eder misiniz?

Geçtiğimiz senelerde, politik hareketliliğimizden dolayı aşırı sağ grupların hedefindeydik. 2018 Kasım’ında aşırı sağcı “Kan ve Gurur” isiml bir yapıyla neo-nazi grubu “Irkçı Kuvvet” Grote Broek’e karşı bir eylem çağrısı yaptı. 50 ırkçı holigan Klinker’e girip insanlara saldırmaya çalıştı. Sadece bu ırkçı gruplar değil medya tarafından da hedef olarak gösteriliyoruz. Bize şiddet yanlısı solcular diyorlar. Özellikle Almanya’daki G20 eylemleri sonrası yoldaşlarımız Nijmegen’de tutuklandı. 2019 Martı’nda Amsterdam’daki başka bir eylem neden gösterilerek bir kişi Grote Broek’ten alınarak tutuklandı. Bu tutuklamalar, medyanın Grote Broek’i hedef göstermesinde etken oldu. Tabi ki eylemi, mücadeleyi savunan insanların mekanıdır Grote Broek. Ancak medyanın provokatif dili, bize yönelik herhangi bir saldırıyı haklılaştırma amacı taşıyor.

Tüm bu polis, faşist ve medya saldırısına rağmen kolektifin karşılaştığı en büyük sorun bu değil. Grote Broek 35 yıllık bir kolektif. Bu deneyimin unutulma sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz bazen. Kendi yeri için mücadele eden insanların çabasıyla kurulan bu mücadele -ki bu insanların buraya katılmasının en büyük motivasyonlarından birisi- ve deneyimler unutulabiliyor. Özellikle yeni katılan insanlara bu deneyimlerin nasıl anlatılacağı ve bunun üzerinden işleyişin devamlılığı için neler yapılabileceğini sıklıkla konuşuyoruz. Bizce asıl karşısında mücadele edilmesi gereken şey bu.


Grote Broek’un benzer kolektiflerle ilişkileri nasıl?

Hollanda’da Grote Broek benzeri birçok mekan var. İşgal hareketinin uzun bir deneyimi var. Ve eski işgal evlerinden bazıları hala kendilerini sürdürüyor. Utrecht’te ACU, Emmen’de Huize Spoorloos, Amsterdam’da De Vrankrijk en de Binnenpret, Rotterdam’da Poortgebouw akla ilk gelenler. Bunların dışında Hague’da Autonoom Centrum, Amsterdam’da Nieuwland, Leiden’de Vrijplaats gibi projeler de bulunuyor. Bu kolektiflerdeki bireyler arasında bir bağ var ama kolektifler arası bir bağdan söz etmek mümkün değil. Ama özel durumlarda bir araya gelişler, dayanışmalar oluyor. Kasım 2018’deki faşist saldırı sonrasında, farklı şehirden birçok antifaşist Grote Broek’e gelerek dayanışma göstermişti.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Mücadeleler sonucu elde ettiğimiz beraberliklerimizi, bu beraberliklerle oluşuturulmuş mekanlarımızı unutmamak önemli. Onları devam ettirebilmek adına önemli. Mücadelenin meşruluğunu sağlayan şey tam da bu işte. Farklı coğrafyalardan deneyimleri paylaşmaya ihtiyacımız var. Toplumsal bir hareket yaratabilmek adına buna ihtiyacımız var. Sınır tanımayan dayanışma ilişkileri geliştirebilmek adına buna ihtiyacımız var. Tutsak olanlar; devletlere direnenler; kapitalizmle, ırkçılıkla, ataerkiyle, faşizmle mücadele edenlerin deneyimlerini paylaşmaya ve birbirinden haberdar olmaya her zamankinden çok ihtiyacı var.

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır.